Yazısında bireyin karar alma mekanizmasını etkileyen unsurları tarihsel, kültürel ve bilimsel perspektiflerle açıklayan Ülker, “İnsanı anlamak, tarihin en eski meselelerinden biri” diyerek konunun yalnızca akademik değil, iş dünyası için de kritik olduğunu vurguladı.
Murat Ülker, karar verme süreçlerinin çoğu zaman farkında olmadığımız zihinsel kalıplar ve otomatik düşünme biçimleri tarafından yönetildiğini belirtti. Nobel Ekonomi Ödüllü Daniel Kahneman ile Amos Tversky’nin “Beklenti Kuramı”na atıfta bulunan Ülker, insanların olayları mutlak değerleriyle değil, referans noktalarına göre değerlendirdiğini vurguladı.
Ülker, Kahneman ve Tversky’nin ünlü raket-top problemine değinerek sezgisel düşünmenin hızlı ama çoğu zaman hatalı sonuçlar doğurduğunu hatırlattı. “Acele işe şeytan karışıyor” ifadelerini kullanan Ülker, hızlı karar verme cazibesine karşı dikkatli olunması gerektiğini, özellikle yöneticilerin refleks kararlar yerine durup düşünmeyi öğrenmesi gerektiğini belirtti.
Ülker, Türkiye doğumlu sosyal psikolog Muzaffer Şerif’in Robbers Cave deneyine geniş yer verdi. Deneyin, küçük gruplarda bile rekabetin hızla düşmanlığa dönüşebildiğini ortaya koyduğunu hatırlatan Ülker, iş dünyasında ekipler arasındaki sürtüşmeler, kurum içi rekabet ve toplumsal kutuplaşmaların benzer mekanizmalarla ortaya çıktığını ifade etti.
Şerif’in deneyinin öğrettiği en önemli sonucun, çatışmayı çözmenin yolunun zorunlu iş birliği olduğuna dikkat çeken Ülker, “Aynı masaya oturtmak yetmiyor; aynı problemi çözmek gerekiyor” dedi.
Solomon Asch’in grup baskısı üzerine yaptığı deneylere de değinen Ülker, bireylerin gördükleri gerçeği bile çoğunluğa uymak için reddedebildiğini belirtti. Yazısında, sosyal medya etkisi, mahalle baskısı ve kültürel farklılıklara da dikkat çeken Ülker, doğruyu söyleyen tek bir kişinin bile yanlış normlardan sıyrılmayı sağlayabildiğini vurguladı.
“Farklı seslerin susturulmadığı ortamlar daha sağlıklıdır” ifadesiyle yöneticilere ve topluma mesaj verdi.
Ülker, Stanley Milgram’ın itaat deneylerinin sonuçlarının bugün işyerlerinden sosyal medyaya kadar pek çok alanda geçerli olduğunu belirtti. Yazısında şu tespiti öne çıkardı:















