Özel ziyaretlerin ardından Silivri’de açıklama yaptı. Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Bir siyasi parti genel başkanı olarak, bir başka siyasi partinin genel başkanını burada ziyaret ediyor olmaktan, 31 gündür partisinin başında muhalefet görevini yapması gerekirken burada tutuklu bulunan bir siyasi parti genel başkanını ziyaret etmekten utanç duyuyorum. Siyasette siyasi parti genel başkanlarının hukukları birbirine emanettir. Ümit Özdağ’ın ikameti Ankara, bir hakaret suçunun işlendiği iddia edilen yer Antalya, bir başka suçun işlendiği iddia edilen yer Kayseri. Bu işlemler Ankara’da, Antalya’da, Kayseri’de yapılsa bir siyasetçiye yapıldığı için yanlıştır ama bir hukuk zemini olur. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı neyin nesi oluyor da yetkili olmadığı yerlerde iş yapıyor? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’na diyor ki ‘sen işini bilmiyorsun, ben biliyorum.’ Antalya’ya diyor ki ‘suç vardı, göremedin; ben gördüm.’ Kayseri’ye diyor ki ‘sen Cumhurbaşkanımıza benim kadar yaranamazsın.’ Böyle bir şey olur mu? Yetkisi olmayan ve bunu herkesin bildiği, en iyi de Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nın bildiği bir yetki aşımı, mesleki şımarıklık, meslektaşlarına yukarıdan bakma durumuyla karşı karşıyayız.
Bu davranışların sonucunda burada bir genel başkan duruyor ve söylemeye utanıyorum, dün dilekçe yazmış Adalet Bakanlığı’na; ‘Günde 10’dan fazla ziyaretçim geliyor. 10 sefer ayakkabılarımı çıkarıp giydiriyorlar. 30 sefer üstümü arıyorlar. Bu günde bir ziyaretçisi olan için normaldir, benim çok zoruma gidiyor, ağrıma gidiyor’ diye. Böyle bir şey olmaz! Sayın Erdoğan’a mı sesleneyim, o duymuyorsa hanımefendi duyuyorsa akşam belki anlatır mı… Bir partinin genel başkanına rekabet zemini içinde ne yaparsan yap ne dersen de, bak dün bana neler dedin, ama bu olacak iş değil. Bunun ilerisinde bir başka parti, sizin şimdiki siyaset arkadaşlarınızdan birisini dokunulmazlığı yokken yakalayıp bunu mu yapsın? Erdoğan’ın ortaya koyduğu bu yaklaşım aslında kendisinin Zafer Partisi’yle de bizlerle de Ekrem İmamoğlu’yla da Mansur Yavaş’la da bir mücadele gücünün kalmadığını, cesaretinin olmadığını gösteriyor.
Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanmasına da tepki gösteren Özel, şu ifadeleri kullandı:
“Burada tutuklu olan gazetecilik faaliyetidir, başka hiçbir şey değil. Suat Toktaş Türkiye’nin en büyük televizyonlarında 8 ayrı büyük televizyonda en üst düzey yöneticilik ve bugüne kadar 30 farklı görevde basın kuruluşlarında orta ve üst kademelerde yöneticilik yapmış birisidir. Bütün meseleye haber olarak bakan, haber etiği açısından bakan çok deneyimli bir gazeteci ve bir gazetecilik faaliyeti, bir siyasetçi, bir bilir kişinin ismini söylemiş ve sürekli 8.000 kişide bir aynı kişinin seçildiğini söylemiş. Bu kişiye ulaşmak gazetecilik başarısıdır. O kişinin Halk TV eleştirilerini de İmamoğlu’na yaptığı eleştirileri de yayınlayarak ve bunu da kendilerine söyleyerek bir gazetecilik yapılmış. İyidir, kötüdür, öyledir, böyledir ama işin kendisi gazeteciliktir.
Sayın Ahmet Hakan’ın, Sayın Abdulkadir Selvi’nin, Sayın Rasim Ozan Kütahyalı’nın, Sayın Zafer Şahin’in herhalde bunlar Halk TV’ye yakın isimler değil, bizim dünya görüşümüze yakın isimler değil. Ama bu gazeteciler Suat Toktaş’ın durumuyla ilgili yapılan muameleye, onun buraya konulmasına olumlu bir şey söylemediler. Bunu eleştirdiler, bunun gazetecilik olduğunu düşünüyorlar. Sayın Suat Toktaş da bunları takip etmiş, memnuniyetlerini ifade ediyor. Diyor ki ‘bu gazetecilik diyor zaten bütün meslektaşlarım.’ Bunu gösterin bakalım bir bilirkişiye bu gazetecilik mi değil mi? Bir gazeteci bir muhabiri böyle bir kaynağa ulaştığında, böyle bir röportaj yaptığında buna duyarsız kalır mı? Türkiye’nin en merak edilen adamını bulmuş, konuşmuş, konuşturmuş. Ama bu noktada içeride 22 gündür bir eşi bir babayı tutuyorsunuz, bu insani tarafı ama en önemlisi boşu boşuna içeride bir gazeteciyi tutuyorsunuz.”
