İsmini değiştirerek ‘AJet’ halini almış olan şirket, beni zamanında uyarmış ve uçaktaki yerimi de belirleyerek elektronik uçuş kartı almamı sağlamıştı…
Havalimanında kuyruğa girmem gerekmeden kontrollerden de geçmiştim…
Erkenciyim ve Sabiha Gökçen’de kahve içerken e-postalarımı gözden geçirmiş, son gelişmeleri internet sitelerinden okumuştum…
Fakat o da ne, uçağı bekleyeceğim salona indiğimde hemen fark edilen bir kaosla karşılaşıyorum. Görevliler yerli yerinde, ancak herbirinin önünde olması beklenecekten çok daha fazla sayıda yolcu var ve her yönden protestolar yükseliyor.
Kalabalık inanılır gibi değil. Mahşeri. Bir hasta yolcuyu tekerlekli sandalyesiyle aradan geçirmeye çalışan görevli bir süre sonra pes ediyor…
İzliyorum.
Uçağımın iki saat gecikmeli kalkacağı bilgisi cep telefonuma şirket uyarısı olarak ulaşıyor.
Homurtular ensemde.
Suudlu oldukları anlaşılan bir ailenin yetişkin erkek üyesi, elinde pasaportları, diğer İzmir yolcularıyla birlikte önünde beklediğimin yanındaki kontuara yanaşmaya çalışıyor, başarılı olamayıp tekrar yerine dönüyor.
Trabzon yolcusu olduklarını öğreniyorum.
Cep telefonumun şarjı bitmek üzere, ne yapabilirim?
Teknolojik çözüm köşede beni bekliyor. Her türlü şarj cihazını üstünde barındıran şık bir elektronik kule; ancak çok sayıda kullanıcı yüzünden önünde sıra var.
Gecikmeler şarjları da etkilemiş besbelli.