Coşar, kadın cinayetlerinde faillerin adliyede iyi hal indirimleriyle affedilmesinin, şiddet uygulayanların ise karakollarda basit telkinlerle serbest bırakılmasının, sorunun kökünü oluşturduğunu belirtiyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ve 6284 sayılı kanunun tartışmaya açılmasının, kadına yönelik şiddetle mücadeledeki samimiyetsizliğin göstergesi olduğunu savunuyor.
Adliye ve Karakol Süreçlerindeki Yanlışlar:
Aliye Coşar, kadına yönelik şiddetin her geçen gün artmasının altında yatan sebepleri tartışıyor. Özellikle medyada yer alan bazı programların şiddet dili ve nefret söylemlerine vurgu yapıyor. Bu tür içeriklerin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştirdiğini ve şiddeti normalleştirdiğini ifade ediyor.
Aile Yapısının Korunması ve Toplumsal Mesajlar:
Coşar, hükümetin aileye verdiği önemi sorguluyor ve bu önemin, kadına şiddeti teşvik eden programlara karşı duyarlılık göstermekle başlaması gerektiğini ifade ediyor. Toplumsal mesaj içeren, eğitici ve bilinçlendirici programların teşvik edilmesinin önemine değiniyor. Konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı;
”AKP’nin kadını yok sayan zihniyette olması ve yanlış politikaları nedeniyle kadına şiddet her geçen gün artmaktadır. Görüyoruz ki bu tür gündüz kuşağı programlarında şiddet dili ve nefret söylemleri eksik değildir. Kadın cinayeti işleyeni adliyede iyi hâlden affederseniz, kadına şiddet uygulayanı karakolda telkinle gönderirseniz, bir gecede hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarsanız, 6284’ü tartışmaya açarsanız kadına şiddetle mücadelede samimi değilsinizdir.
Her defasında aileye önemden bahsediyorsunuz. Eğer samimiyseniz aile yapısını korumak için kadına şiddeti özendiren bu tür programlara karşı hassasiyet gösterin. Bu tür programlar yerine toplumsal mesaj içeren programlar yapılmalıdır.” dedi.