Araştırmayı değerlendiren deprem uzmanları, çalışmanın Türkiye’de bugüne kadar yapılan bilimsel analizlerle büyük ölçüde örtüştüğünü belirterek, özellikle 23 Nisan’da Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem sonrası dile getirilen “İstanbul’da büyük deprem olmayacak” yönündeki iddiaları geçersiz kıldığını vurguladı.
Çalışmada, Marmara Denizi’nin Avrupa genelinde sismik tehlike ve risk açısından en kritik bölgelerden biri olduğu ifade edildi. Son 15 yılda bölgede yaşanan depremler, özellikle 23 Nisan depremi ve artçı sarsıntılar mercek altına alındı. Ana Marmara Fayı üzerindeki hareketliliğin batıdan doğuya doğru ilerlediği tespit edilirken, İstanbul’un güneyinde yer alan Adalar segmentinin büyük ölçüde kilitli durumda olduğu belirtildi.
Araştırmacılar, olası bir kırılmanın bu yönde ilerlemesi halinde, Marmara Denizi’nin doğu kesimlerinde sarsıntının yönlülük etkisiyle daha şiddetli hissedilebileceğine dikkat çekti.
Bilim Akademisi üyesi yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, çalışmanın yeni bir risk tanımı yapmadığını ancak mevcut tehlikeyi net biçimde doğruladığını söyledi. Görür, Marmara Denizi’nde uzun süredir stres biriktiğini belirterek, “1912 Şarköy ve 1999 İzmit depremleri arasında kalan sismik boşluk hâlâ duruyor. Bu fay er ya da geç kırılacak. Kırılmanın batıdan doğuya doğru gerçekleşmesi bekleniyor” değerlendirmesinde bulundu.
Bilim Akademisi Üyesi Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz ise Marmara Denizi’ne ilişkin tüm bilimsel çalışmaların aynı noktada birleştiğini söyledi. Tüysüz’e göre Marmara’da henüz kırılmamış fay segmentleri bulunuyor ve bu parçaların kırılması halinde İstanbul ve çevre iller ciddi şekilde etkilenecek.
Tüysüz, özellikle Büyükçekmece açıkları ile İzmit Körfezi arasındaki hattın deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu belirterek, bu bölgede 7,2 büyüklüğüne varan bir deprem olasılığına dikkat çekti.
