Abdullah Gül, dünya ve özellikle Avrupa tarihinin barışın refaha ulaşmanın “olmazsa olmazı” olduğunu kanıtladığını belirtti. Gül, “Geçmiş deneyim ve bilgi birikimine rağmen, sorunları olgunlukla çözecek sabır ve kararlılıktan hala yoksunuz. Uzlaşmayı olumsuz bir hareket olarak değerlendiriyor ve sorunlarımızı çözmek için bir yöntem olarak kullanmıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Gül, Soğuk Savaş döneminde bile uzlaşmacı bir ruhla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) kurulduğunu ve 1975’te Helsinki Nihai Senedi’nin imzalandığını hatırlattı. Ancak, Avrupa’nın şu anki durumuna değinen Gül, “Avrupa’ya bir daha savaş gelmez diye düşünürken, şimdi Avrupa ve transatlantik güvenliğini sarsan Rusya-Ukrayna savaşıyla karşı karşıyayız.” dedi ve bu savaşın önlenebilir olduğunu savundu.
Gül, Ortadoğu’daki durumun özellikle Gazze’deki durumun endişe verici olduğunu belirterek, “İsrail’in dünyanın gözü önünde Gazze’yi yerle bir etmesi, 40.000’den fazla savunmasız insanı, kadını ve çocuğu öldürmesi hiçbir Batı değeriyle örtüşmemektedir.” ifadelerini kullandı. İsrail-Filistin çatışmasının temel nedeninin “işgal” olduğunu vurgulayan Gül, iki devletli çözümün tek seçenek olduğunu söyledi.
Türk-Yunan ilişkilerinin olumlu bir seyir izlediğini belirten Gül, “Ege Denizi bizim ortak hazinemiz. Ege, çatışmanın değil, işbirliği ve diyaloğun kaynağı olmalı.” dedi. İyi niyet, açıklık, güven ve empati üzerine kurulu bir yaklaşımın ilişkilerin gelişmesinde her zaman fark yarattığını ifade eden Gül, 2023 Atina Deklarasyonu’nun bu ilişkilerde yeni ve dinamik bir sayfa açtığını belirtti.
Gül, Kıbrıs meselesinde adadaki gerçekler temelinde adil, kalıcı, sürdürülebilir ve karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulunmasının önemine değindi. Bu çözümün bölgesel güvenlik ve NATO-AB işbirliği gibi birçok sorunun çözümüne katkıda bulunacağını vurguladı.