Gaytancıoğlu, “Obruklar kendiliğinden oluşabilir. Bu doğal bir süreç. Ancak bir de insan eliyle oluşanlar var. Yeraltı sularını ve yer üstü sularını planlı kullanırsak sorun büyük oranda çözülür. Obrukların oluşumunun iklim değişikliğinden, toprakta gereğinden fazla gübre kullanımından kaynaklanan bir dizi nedenleri var. Eğer bu nedenleri planlı bir şekilde ortadan kaldırabilirsek obruk oluşumunun büyük oranda önüne geçebiliriz. Bu da planlı üretim ve özellikle planlı su kullanımından geçiyor” dedi.
Obrukların oluşumunda kuraklık önemli bir faktör. Gaytancıoğlu, aşırı kuraklık dönemlerinde yeraltı sularının çekilmesiyle obrukların doğal olarak meydana geldiğini ifade etti. Bununla birlikte, çarpık kentleşme ve aşırı karbon salınımı gibi insan kaynaklı etkenlerin de obruk oluşumunda ciddi rol oynadığını belirtti. Özellikle Türkiye’de yeraltı su kaynaklarının yüzde 70’e kadar olan kısmının tarımsal amaçlı kullanıldığını vurgulayan Gaytancıoğlu, tarımsal faaliyetlerde bilinçsiz su ve kimyasal madde kullanımının obruk oluşumuna zemin hazırladığını söyledi.
Gaytancıoğlu, “Yer üstü ve yer altı su kaynaklarının kullanımı tarımsal amaçlı su kullanımında önemli. Öte yandan tarımda verimi arttırabilmek için tarım yapılan toprakta bir takım minerallerin olmamasından dolayı kimyasal maddeler kullanıyor. Bu da zaman içeresinde tuzlanmayı beraberinde getiriyor. Bunların toplamında yeraltı suları ve toprak zarar gördüğünden obruk oluşum kaçınılmaz oluyor” dedi.
Obrukların oluşumunda en büyük tehditlerden birinin çarpık kentleşme olduğunu belirten Gaytancıoğlu, bu durumun yeraltı sularına olan talebi artırarak ciddi tahribata yol açtığını ifade etti. Özellikle sanayi tesislerinin, yeraltı su kaynaklarının bol olduğu alanlara kurulmasının, su kaynaklarını tükettiğini belirtti.
Gaytancıoğlu, “Örneğin deri fabrikaları. Bu fabrikalarda üretim yapılırken su çok kullanılır. Kullanılan bu su yeraltı suyu oldu çoğunlukla. Bu nedene yeraltı suları kaynaklarımız çarpık kentleşme ve sanayileşme nedeniyle tükeniyor. Bunun yanında fabrikalarda kullanılan suların atık hale gelmesinden sonra doğaya bırakılması en basit örneğiyle İstanbul’da Haliç’in kirlenmesine neden oldu. Zeytinburnu semtinde su yerin çok altında değildi, bu kullanılıyordu. Daha sonra da atık su denize atılıyordu. Buna önlem alamadık zamanında. Bir de doğayı kirlettik. Hem doğayı kirletiyoruz, hem de su kaynaklarımı tüketiyoruz. Buna önlem almamız gerekiyor” şeklinde konuştu.