ADK raporuna rağmen tahliye edilmeyen Çetin Doğan’ın eşinden açıklama: Hayatta kalabilmesi için tesadüflerin değil, hukukun tecelli etmesini umuyoruz”

ADK raporuna rağmen tahliye edilmeyen Çetin Doğan’ın eşinden açıklama: Hayatta kalabilmesi için tesadüflerin değil, hukukun tecelli etmesini umuyoruz”

Basın açıklaması yapan Nilgün Doğan, eşinin hayati risk teşkil eden sürekli hastalık hali ve kocama durumunun tam bir sene önceki Adli Tıp Kurumu raporu başta olmak üzere çok sayıda resmi ve hususi rapor ile tespit edildiğini hatırlattı.

Doğan, “Buna rağmen, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere devletin ilgili kurumlarının (Adalet Bakanlığı, Kamu Denetçiliği Kurumu) ve Anayasa Mahkemesi’nin bilgisi dahilinde eşim, her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaşmaktadır. Devletin bu kurum ve kuruluşları nezdinde Çetin’in Anayasal haklarının tecellisi için yaptığımız başvurularımıza, Çetin’in sağlık durumunun aciliyetine rağmen maalesef bugüne kadar nihai bir karar verilmiş değildir” dedi.

Doğan’ın açıklaması şöyle:

“Daha önce kamuoyuyla paylaştığım üzere, eşim Çetin Doğan, İzmir F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaİnfaz Kurumu’nda 29 Şubat 2024 tarihini 1 Mart 2024’e bağlayan gece ölümden dönmüştür. Tek başına tutulduğu hücresinde aşırı yüksek tansiyon kaynaklı bilinç kaybı yaşamadan almayı başarabildiği dilaltı hapları sayesinde acil çağrı butonuna ulaşabilmiş, akabinde cezaevi yetkilileri tarafından hastaneye ulaştırılması tam üç saat sürmüştür. Sürekli bir doktorun ve ambülansın dahi bulunmadığı cezaevinde kronik ve yaşamsal risk teşkil eden hastalıkları olan 84 yaşındaki bir kişinin yaşam hakkını teminat altına alacak sağlık koşulları kesinlikle mevcut değildir. Çetin’in acil olarak hastaneye kaldırılmasından ancak iki gün sonra (4 Mart 2024 günü) ceza infaz kurumu yetkilerinin telefonuyla durumdan haberdar edildim. Eşime sürekli bir refakatçi gerektiğinin savcılık tarafından onaylanmasıyla, bir ayı aşkın süredir eşimin tedavi gördüğü hastanede kendisinin günlük bakım ve ihtiyaçlarına yardımcı olmaktayım. Bugün tamamen tesadüf eseri hayatta olan eşimin tek başına hayatını idame ettiremeyecek durumda olduğuaçıkça ortadadır.

Kardiyoloji servisinde eşime yapılan ilk müdahale sonrasında safra kesesinde bulunduğu bir kez daha tespit edilen çok sayıdaki taşlardan birisinin vücudunda yaşamsal risk oluşturacak şekilde tıkanma yarattığı belirlenmiş, 4 Mart 2024 tarihinde yapılan bir operasyon ile taş alınarak, safra kesesine stent takılmıştır. Akabinde, safra kesesinin mevcut durumunun hayati risk teşkil ettiği görülerek safra kesesinin alınmasına yönelik bir ameliyata karar verilmiştir. Ameliyata alınabilmesi için, cezaevi koşullarında vücudunda gelişen enfeksiyonun kontrol altına alınması, tam bir ay sürmüştür. Genel anestezi için yapılan diğer tetiklerde kışın cezaevinde zatürre başlangıcı geçirdiği tespit edilmiştir. Neticede, kalp, diyabet ve diğer kronik hastalıkları nedeniyle yüksek riskli olarak değerlendirilen bir ameliyatla, eşimin safra kesesi ancak 3 Nisan 2024 tarihinde alınabilmiştir. Eşimin hayatını kurtaran gastroenteroloji, kardiyoloji ve genel cerrahi servislerinde görev yapan kıymetli hekimlerimize ve diğer sağlık personeline ailece minnettarlığımızı bu vesile ile bir kez daha iletmek istiyorum.84 yaşındaki eşim, yaşamının son 14 senesinin yarısından fazlasını siyasal mahiyeti apaçık ortadaolan çeşitli davalar kapsamında verilen adil olmayan kararlar nedeniyle üç farklı cezaevinde geçirmek zorunda kalmıştır. Son 45 günlük süreçte, ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarının olumsuz etkisi nedeniyle sağlığının tamamıyla bozulduğu, yapılan tetkiklerle bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bugün geldiğimiz durumda Anayasa m.104/16 sürecinin tamamlanmadığı her bir gün, eşiminölüm fermanının imzalanması anlamına gelmektedir. Zira, yürümekte dahi zorlanan eşimin hastaneden cezaevine geri gönderilmesiyle, göz göre göre ölüme gönderilmesi arasında hiçbir fark yoktur.

Eşim için ayrıcalıklı bir muamele asla istemiyoruz, beklemiyoruz. Ancak, eşimin ayrımcılığa maruzkalmaksızın, kendisiyle aynı durumda olan kişilere halihazırda tanınan Anayasal sürecin tamamlanmasını bekliyor, hayatta kalabilmesi için tesadüflerin değil, hak ve hukukun, daha fazla gecikme olmaksızın tecellisini umuyoruz.”

Exit mobile version