Yayman, şunları kaydetti:
“Bu meseleyi gündelik siyasete kurban etmek isteyen birtakım yorumlar vardır. Yorumları herkes yapabilir fakat şunu söylemek lazım. Bu mesele ne bir yeni anayasa yapma süreciyle ilişkilidir ne sayın Cumhurbaşkanımızın bir kez daha aday olma süreciyle ilişkili değildir. Çünkü zaten daha önce 2004 yılında Cumhurbaşkanımız ‘Bir sorun varsa bu Kürt sorunudur. Benim meselemdir’ şeklindeki yaklaşımını yaptığımda Cumhurbaşkanlığı meselesi yoktu. 2009 yılında Polis Akademisi’nde başlayan demokratik açılım sürecinde yine Sayın Cumhurbaşkanımızın cumhurbaşkanlığı hesabı ve yaklaşımı bulunmamaktaydı. 2013 yılında milli birlik kardeşlik ve çözüm sürecinde yine bir gündelik siyaset hesabı bulunmamaktaydı.
Bu mesele siyaset üstü bir meseledir. Bugün iktidarıyla, muhalefetiyle bu meselenin çözümü noktasındaki bir anlayış birliği her ne kadar yöntemler konusunda farklılaşmalar olsa da AK Parti’den CHP’ye, MHP’ye ve diğer Meclis’te grubu bulunan partilerin bu meseledeki pozitif yaklaşımını ben sürecin başlangıcı bakımından çok olumlu buluyorum. Bu süreç terörsüz Türkiye sürecidir ve gerçekten Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye Yüzyılında bir kardeşlik, birlik beraberlik ve Türkiye’nin terörden arındırılması sürecidir. DEM siyasetinin terörün vesayetinden, PKK vesayetinden kurtarılması sürecidir.
Bu meselede gündeme gelen bir tartışmada iç cephe meselesi nedir ve bu meseledeki dış tehditler nelerdir şeklindeki yaklaşımdır. İç cephe 85 milyonun eşit ve birinci sınıf vatandaşlar olarak herkesin aidiyet duygusuyla bu ülkeye, cumhuriyetimizin 101. yılına kendini ait hissetmesidir. Sayın Devlet Bahçeli’nin sözleri tarihidir. Ezberleri bozan, duvarları yıkan bir açıklamadır ve ömrünü Türk milliyetçiliğine adamış ve bütün siyasi hayatı boyunca PKK terör örgütüne karşı çıkmış Devlet Bahçeli’nin çıkıp bu meseledeki inisiyatif alması tarihi önemdedir. Ezberleri bozmuştur ve bütün maskeleri indirmiştir. Herkesin gerçek pozisyonunu ifşa etmiştir. Bir taraftan ‘Öcalan irademizdir’ diyen Kandil’e ve DEM’e ‘hodri meydan’ demiştir ve bu noktada Cumhur İttifakı olarak Türkiye’de siyaset kurumu demokrasiden taraf olan ve terörsüz bir siyaseti arzu edenlerin tavrı nettir. DEM’in PKK’yla arasına mesafe koyması ve PKK terör örgütünün silah bırakarak hevesinden vazgeçmesidir. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde biz bunu net olarak göreceğiz. Artık söz sırası adım atma sırası DEM’dedir ve DEM üzerine düşen tarihsel sorumluluğunun farkındadır.”
Yayman, “Eğer Zeytin Dalı Harekatı olmasaydı ve Türkiye’nin sınır ötesi harekatları olmasaydı maalesef Türkiye’nin güvenliği tehdit altındaydı. Afrin’de kurulan mevzileri gördük. Bu aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Cumhurbaşkanımızın iradesiyle ortadan kalkmıştır. Bugün de Kamışlı’da, Deyrizor’da artık çok net biçimde Amerikan askerlerini ve İsrail istihbarat birimlerini görmekteyiz. Burada emperyalist güçler başta Amerika ve İsrail’i yedeklemek ve bir terör koridoru oluşturmak suretiyle bir terör devleti kurmak istemektedirler. Sayın Bahçeli’nin açıklamalarının arka planındaki bence en önemli mesele Türkiye’nin Suriyelileşmesine Türkiye’nin Lübnanlaşmasına müsaade etmemek suretiyle emperyalistlerin oyunlarını bozmak ve Türkiye’nin daha aydınlık bir geleceğe, Türkiye yüzyılına uygun bir biçimde hareket etmesini sağlamaktır” diye konuştu.
Yayman, şunları kaydetti: