Resmiye Sağır, “Okula çok hevesim vardı. Köylüydük, tütün yaptık, çobanlık yaptık. Köyde olup da yapmadığım hiçbir şey yok. Eşekle ormandan odun bile taşıdım. Ama okul benim hep içimdeydi. Yolda yazılı bir kağıt parçası bulsam, ‘acaba burada ne yazıyor’ derdim, alırdım öperdim ve koynuma koyardım ki ta başka bir parça bulana kadar o benim koynumda dururdu. Okuma hevesim çoktu. O zamanlarda köyümüzde okul da yoktu. Yalnız Balaç köyünde okul vardı. Orası da uzaktı. Babam ‘Kızlar okur mu?’ derdi. Yollamadılar beni. 7-8 yaşlarında tarlalara gidiyordum. Bütün işlere ben koşturuyordum. O zaman kardeşlerimin en büyüğü bendim. Ama okul hep benim içimde ukde kaldı” diye konuştu.
15 günde okumayı öğrendiğini belirten Sağır, “Evlendim ve İstanbul’a taşındım. Evlendikten sonra zor günler yaşamaya başladık ve 1969 yılında Almanya’ya gitmeye karar verdik. Evrakları tamamlamak için Tophane’de gittim ve bana bir kağıt verdiler. Onu okumamı söylediler. Okuma yazmamın olmadığını söylediğimde bana okumamı öğrenmemi söylediler. Eşime söylediğimde bana ‘Öğrenmesen de olur’ dediydi. Artık o kadar bunalmışım ki ben de 15 günde alfabedeki 29 harfi öğrendim. Daha sonra harfleri yan yana getirerek okumayı öğrendim. Verdikleri kağıdı okudum ve Almanya’ya gittim. Okumayı söktüm ama yazmayı bilmiyorum. Benim 40 yılım İstanbul’da geçti. 8 yıl da Almanya’da kaldım. Hiç kendimi düşünmedim, hep millet için yaşadım” dedi.
Okula ilk gittiği gün çok heyecanlandığını ifade eden Resmiye Sağır, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben çok mutlu oldum. Okula devam edeceğim. Okumada sonuna kadar gideceğim. Artık ne öğrenebilirsem. Hiç çaresi yok yazmayı öğreneceğim. Yazma benim elimden kurtulamaz. Ben bu fırsatı yakalamışım, bırakır mıyım? Ama böyle okula gideceğim hiç aklıma gelmedi. Ben buraya geleli 11 yıl oldu. Buradaki müdür ve çalışanlar bana hep ‘Senin için neler yapabiliriz’ diye soruyorlardı. Okuma da benim aklıma 3 gün önce geldi. Buradaki müdüre ve çalışanlara okumak istediğimi ve hiç okula gitmediğimi söyledim. Proje kapsamında yapabileceklerini söylediler. Ben de mutluluk duydum, dünyaları bana verdiler. Onun tadı bambaşka bir şey. Okula gittiğimde elim ayağım titredi. Heyecandan düşecektim az daha. O kadar sevindim. Okula gittiğimde o çocuklar üzerime atlıyorlardı. Çok mutlu oldum. Ben 81 yaşındayım. Ne olurdu sanki bu olay 25-30 yıl önce olsaydı. Şimdi üniversiteyi bitirmiştim. Artık geç kaldım. Yazmayı öğreneyim bana yeter” dedi.
Kaynak: DHA