Basın hiçbir zaman özgür olmadı!

Basın hiçbir zaman özgür olmadı!

“Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir”

Bu sözler 1903-1950 yılları arasında yaşayan Gazeteci – Edebiyatçı George Orwell’a ait. Aslında gazetecilik hiçbir zaman gerçek anlamda özgür olmadı. Gazetecilikle ilgili sözleri gerçek gazeteciler için “amaç” olan Orwell, 1984 ve Hayvan Çiftliği kitapları ile unutulmaz isimler arasında çoktan yerini aldı çoktan…

Orwell’in dediği gibi birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmak gazeteciliğin vazgeçilmezidir. Ama bedeli karşlığında… Bu sadece Türkiye’de değil bütün dünyada böyle.

Somut örnek mi?

ABD’nin gizli belgelerini sızdırarak tarihin en büyük ifşalarından birine imza atan WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange, tam 14 yıl İngiltere’de Kolombiya Büyükelçiliğinde adeta tutsak olarak yaşamak zorunda kaldı.

Devletler-hükümetler geniş anlamda medya olarak tanımladığımız basını kimi zaman içeride kimi zaman da uluslararası alanda kendi politikaları doğrultusunda yönlendirdiler. Körfez krizi sırasında CNN’in iliştirilmiş gazeteciliği.. ABD devletinin emrindeki bir propoganda aracı olan CNN’in dakika dakika canlı yayın yapması bunun örneğidir. Yani basın propoganda amacı olarak hep kullanılmıştır.Kaldı ki bu durum yeni değil.

Tarihin her döneminde böyleydi.

Meşruiyetin ilanıyla Osmanlı’da başlayan kısmi özgürlük gazete-dergi sayısını artırdı. Neredeyse her sosyal grubun, cemaatin bir yayın organı oldu. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra ise onlarca gazete-dergi kapandı, gazeteciler tutuklandı ve sürgüne gönderildi. Bu durum Meclisi Mebusan’da tartışıldı. Ortak bir noktada buluşulamadı. İfritle tefrit arasında gidilip gelindi.

Matbaanın icadıyla 15. yüzyılın ortasında Avrupa’da kitabın yanı sıra sınırlı bilgi veren Zeitung, Corantos, Relation gibi bültenler görülmeye başlandı. İlk günlük gazete yine 1660’da yine Almanya’da çıkan Leipziger Zeitung olarak tarihe geçti.

Exit mobile version