Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nden yapılan yazılı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“İlk değerlendirmelerimize göre, yapılacak uygulamalarda hiçbir sınır getirilmediği ve yorum farkına bağlı olarak suistimal edilebileceği, belediyelere 2028 yılına kadar hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirirken bu süreçte toplanan hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar bulunduğu, ‘kuduz şüphesi’, ‘saldırgan hayvan’ gibi geniş anlam taşıyan ifadelerin bilime ve kanun yapma tekniğine de aykırı olduğu, bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacağı gibi ekosistemin zarar göreceği, yeni toplum sağlığı sorunlarına neden olacağı, toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacağı, hayvanların sokaklarda olmaması gerektiğini savunan vatandaşlarımızın bile bu yöntemle ilgili memnun olmayacağı sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyiz. Diğer taraftan meslek adımızın (Veteriner Hekim) bile birçok defa hatalı (Veteriner) yazılmasının taslağın oldukça özensiz hazırlandığını bize düşündürmektedir.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak bu haliyle bu taslağın yanında olmayacağımızı, yaşatmanın temel alındığı çözümlerin hala mümkün olduğunu, bu konuda inisiyatif almaya hazır olduğumuzu ve Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini görüşmek üzere Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nun toplantısında yer alacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.”
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Melike Baysal da, sokak hayvanlarına ötanazi öngören kanun teklifine tepki gösterdi. Baysal, tartışma yaratan teklifle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aslında gerçekten inanamadığımız bir süreç ortaya çıktı. Çünkü 17 maddelik bir değişiklik öngördüler. Fakat genel gerekçelerine bile baktığımız zaman birbiriyle bağdaşmayan, örtüşmeyen, ucu açık ve gerçekten suistimale de açık birçok konu var burada. Bir kere ilk göze çarpan hayvan refahının, bakımevlerinin, kısırlaştırarak popülasyonu azaltmanın hiçbir şekilde gündeme gelmiyor olması. Buradan anlaşılan da aslında sokakta sıfır köpek amacını taşıyan bir sürece gelmiş. Tabi burada şunu belirtmem gerekir. Biz sokaktaki bu popülasyonu normal bulmuyoruz elbette. Hem hayvanların kendileri için, onların refahı için hem de halkın gerçekten yaşadığı bu huzursuzluk açısından bu popülasyonu normal bulmuyoruz. Ama çözümün öldürmek, toplamak olmadığını bunun daha büyük ekosistem sorunlarına, halk sağlığı sorunlarına yol açacağını defalarca anlattık. Dolayısıyla biz bu yasa tasarısının Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi olarak bu yasa tasarısının tamamen karşısındayız.
AK Parti Grup Sözcüsü Sayın Abdullah Güler özellikle bu yasa tasarısını açıklarken bu rakamları vermişti. Tüm rakamları aslında ben şu anda vermek isterim. Türkiye’de 105 bin hayvan kapasiteli 322 barınak olduğunu söyledi. Barınak diyorum çünkü normalde 5199 sayılı yasada bakımevi olarak geçiyor. Fakat bu 322’nin büyük çoğunluğu da aslında kriterleri kapsamıyor. Şimdi buradan hareket ettiğimizde 20 yılda 2 buçuk milyon hayvan eğer kısırlaştırılmışsa, bir yılda 256 iş günü olarak ortalama düşünebiliriz ve 322 belediye üzerinden hesapladığımızda günde ortalama iki köpek kısırlaştırıldığı ortaya çıkar. Bu matematiği herkes yapabilir. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nde 5199 sayılı yasa çıktığından beri günde ortalama iki köpek kısırlaştırılmış. Biz bununla ilgili bir hesap yaptık. Günde bir veteriner hekim ortalama hem hayvanın sağlığına ve refahına uygun hem de veteriner hekimin refahına uygun olarak ortalama beş köpek kısırlaştırabilir. Eğer günde 322 belediyede beş köpek kısırlaştırılsaydı bugün 8 milyon rakamından bahsedecektik. Ama eğer Türkiye’de bin 389 belediye olduğunu düşünürsek belde belediyelerini çıkarabiliriz buradan, belki onların bütçeleri bir geçici bakımevi yapmaya uygun olmayabilir ya da fiziki koşulları. Bin üç belediye yani ilçe, şehir ve büyükşehir belediyeleri eğer bunu yapsaydı ve günde beş köpek kısırlaştırsalardı bugün 25 milyon rakamından bahsedecektik.