AK Parti’nin TBMM Başkanlığı’na sunduğu 17 maddelik taslakla belediyelere, kuduz, bulaşıcı hastalığı olan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara ötanazi (öldürme) yetkisi veriliyor. Tepki çeken uygulamalar şeklen değiştirildi. Ancak ‘sahipsiz hayvan popülasyonunun güvenliği tehdit etmesi’ ifadesiyle sağlıklı hayvanların da öldürülmesinin yolu açıldı. Mevcut yasadaki ‘yakala-kısırlaştır-sal’ yöntemi ‘yakala-kısırlaştır-tut-sahiplendir’ metoduyla değiştirildi. Bütçe yükü belediyelere verildi. Fakat toplumdaki ‘katliamın önü açılacak’ endişesi azalmadı. Tepkiler arttı, kampanyalar başladı.
Teklifi eleştiren İstanbul Barosu, ‘Bütün hayvanlar tehlikede’ uyarısı yaptı. Çözüm bahanesiyle başlatılan çalışmanın kediler dahil tüm hayvanları keyfiyetle katletmeyi kapsayan bir tasarıya dönüştüğü belirtildi. ‘Yasadışı üretim yapan çiftliklere karşı düzenleme yok’ vurgusu yapıldı. ‘Kan kokan bu tasarıyı hazırlayanları tarih utançla anacak’ denildi. CHP de ‘Teklife karşı oyum ‘hayır’. Üretimi durdur, ticareti yasakla, kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat’ akımı başlattı. Sosyal medyada ise ‘Paketi geri çekin’ paylaşımları yapıldı. ‘Canlar için iş işten geçmeden bir daha düşünün’ çağrıları yükseldi.
Teklife göre belediyeler, 31 Aralık 2028’e kadar bakımevi, rehabilitasyon ve sahipsiz hayvanlara bakmak için bütçe gelirlerinin binde 5’ini büyükşehir ise binde 3’ünü ayıracak. Kedi ve köpek sahipleri ise hayvanlarını en geç 31 Aralık 2025’e kadar dijital kimlikle kayıt altına aldıracak.
YANLIŞTAN DÖNÜN
AK Parti’nin TBMM Başkanlığı’na sunduğu sokak hayvanları ile ilgili kanun teklifinde ‘öldürme’ yerine ‘ötanazi’ denildi. Ancak “Hayvan sayısı kamu güvenliğine tehdit olursa” maddesiyle sağlıklı olanların da katledilmesinin yolu açıldı. Muhalefet ‘teklife hayır’ akımı başlatırken hayvanseverler de yarın görüşülmesi beklenen tasarı için “Bir daha düşünün” çağrısında bulundu.
Kamuoyunda uzun süredir tartışılan sokak hayvanları sorunu Meclis’e taşındı. AK Parti tarafından hazırlanan 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu”nda değişiklik öngören yasa teklifi, yarın Meclis Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak. 17 maddelik teklifle belediyelere; kuduz, bulaşıcı hastalık veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara ötanazi yapma, yani öldürme yetkisi veriliyor. Ancak “Hayvan sayısı kamu güvenliğine tehdit olursa” maddesiyle sağlıklı hayvanların da katledilmesine izin veriliyor. Teklif hakkında bilgi veren AK Parti Grup Başkanvekili Abdullah Güler, değişikliği şöyle savundu: “Son 20 yılda 2,5 milyona yakın sahipsiz köpek kısırlaştırıldı. 550 bini de sahiplendirildi. Belediyelerin aldığı önlemler yetersiz ve kuduz riskli vakalar arttı. Görevini yerine getirmeyen mahalli idareci, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası alabilecek. Barınaklara ameliyathane kurulacak. Ötenazi kararını veteriner hekimler ve kamu yöneticileri birlikte alacak.”
Düzenlemeyle mevcut kanundaki “yakala-kısırlaştır-sal” yöntemi terk edilerek “yakala-kısırlaştır-tut-sahiplendir” metoduna geçilmesi öngörülüyor. Hayvanını sokağa terk edenlere 60 bin lira, barındırılan hayvanı sokağa terk eden belediyelere de hayvan başına 50 bin lira idari para cezası verilecek. Kedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını en geç 31 Aralık 2025’e kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorunda olacak. Düzenlemeyi eleştiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem “Ötanazi için yerel yönetimlerin yetkilendirilmesi, bu kararın nasıl ve kimler tarafından verileceği konusunda belirsizlikler yaratmaktadır. Bu konuda, uzman veteriner hekimlerin görüşleri alınmalı ve karar süreçleri şeffaf olmalıdır” ifadelerini kullandı. Kanun teklifinin birçok açıdan yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Adem “Evet, sahipsiz hayvan popülasyonu kontrol altına alınmalı. Fakat bu kontrolün ötanazi yoluyla sağlanması, yanlış bir yaklaşım. Yasa teklifi, hayvanların öldürülmesinin toplumda oluşturacağı derin üzüntüyü göz ardı etmektedir. Bu durum, toplumsal barışı ve ruh sağlığını olumsuz etkileyecektir. Belediyelerin, bakımevlerini artırma hedefi iyimser bir yaklaşımdır ancak sürecin idari ve mali açıdan sürdürülebilirliği konusunda ciddi şüpheler vardır” şeklinde konuştu.