Denizanasına benzeyen bu canlı, Yunan mitolojisindeki çok başlı canavar Hidra’dan esinlenerek adlandırılmıştır. Yapılan araştırmalarda, kahverengi hidranın yalnızca laboratuvar ortamında kanser geliştirdiği tespit edilse de, doğada bulaşıcı kanserlerin yayılma riski büyük bir endişe kaynağı oldu.
Araştırma, bulaşıcı kanserlerin ekolojik dengeyi ciddi şekilde etkileyebileceğini gösteriyor. Avustralya kıyılarında Tazmanya canavarları arasında yaygınlaşan benzer bir bulaşıcı kanser türünün, bu hayvanların neslini tükenme noktasına getirdiği biliniyor. Bilim insanları, çevresel faktörlerin ve özellikle çevre kirliliğinin daha bulaşıcı kanser türlerine neden olabileceği ihtimali üzerinde duruyor.
Araştırmanın başındaki bilim insanı Sophie Tissot, insan faaliyetlerinin bu tür bulaşıcı kanserlerin yayılmasına elverişli ortamlar oluşturabileceğini ifade etti. Tissot ayrıca, aşırı beslenme ve diğer çevresel faktörlerin, bu kanserlerin yayılmasını hızlandırabileceğini öne sürdü.
Araştırma, kahverengi hidranın iki aydan kısa bir süre içinde kanser geliştirme yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, laboratuvar ortamında gerçekleştirilen deneylerde nesiller arası tümör aktarımının, bulaşıcı kanserlerin başlıca nedeni olabileceğini belirledi. Ancak bu bulguların insanlara nasıl etki edeceği konusunda henüz net bir bilgi bulunmuyor.