Arınç, Protestonun “düşünceyi açıklama hürriyeti” kapsamında daha önce değerlendirmeler yaptığını hatırlattı. “Söz konusu hadisede tutukluluk halini gerektirecek herhangi bir zorunluluk yoktur” diyen Arınç, X hesabından yaptığı açıklamada, şu ifadelere yer verdi:
“Daha önce de birkaç farklı mesele üzerinden ‘düşünceyi açıklama hürriyeti’ kavramı hakkında kanaatlerimi ifade etmiştim. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın bir programı esnasında gerçekleştirilen protestonun neticesi olarak dokuz gencimizin tutuklanmasını yanlış bulduğumu ifade etmek isterim. Geçmişte de örnekleri olan bu gibi uygulamalar, toplumsal hafızada olumsuz izler bırakmakta, adalet sistemimize olan güveni sarsmaktadır.
Söz konusu hadisede tutukluluk halini gerektirecek herhangi bir zorunluluk yoktur. Olayda suç unsuru var dense bile tutukluluk yerine geçecek pek çok adli kontrol tedbiri vardır. Böylesine basit bir olayda tutuklama cihetine gidilmesini ceza adaleti ve sosyolojisi bakımından da uygun görmüyorum.
Yasal sınırlar içerisinde protestolar olabilir. Devlet aklı, olayları münferit bazlı düşünmekten uzak olmalı ve toplum nezdinde doğuracağı sonuçları hesap ederek hareket etmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetinin, Filistin ve Gazze konusundaki yaklaşımı ve İsrail’in siyonist yönetiminin masum insanları katleden alçakça tutumuna karşı gösterdiği tavırların açık ve samimi olduğuna inanıyoruz. Türkiye diplomasi, uluslararası hukuk ve insan hakları konusunda her platforma Gazze halkının haklarını savunmaktadır. Ancak farklı düşünenler olabilir. Her zaman bu tür protestolar olağan karşılanmalı ve ceza tehdidi dışarısında kalmalıdır.”