Prof. Dr. Kadıoğlu, olası İstanbul depremine karşı vatandaşların bilinçlenmesi gerektiğini vurgulayarak, özellikle deniz kıyısındaki bölgelerde riskin yüksek olduğunu ifade etti. Kuzguncuk Mahallesi’nde başlatılan programın, Türkiye genelinde uygulanmasının önemine dikkat çeken Kadıoğlu, şu ifadelere yer verdi:
“Bugün burada Kuzguncuk Mahallesi’nde, ‘Vatandaş Bilimi’ örneği olarak; şehir risk avcılığı, şehir risk analizi yapmak amacımız. Bu, mahalleliyi burada yaşayanları, etrafındaki sokakta ve caddedeki riskleri bina ve yerde bütün kent mobilyası olsun, binaların kendisi, binaların yüzeyindeki tabelalar, sokaktaki mazgallar gibi eksikleri ve güzellikleri, doğru örnekleri belirlemeyle ilgili bir bilinçlendirme çalışması bu. Bunun aslında Türkiye’nin her tarafında, özellikle de Marmara depremini, büyük bir depremi bekleyen İstanbul’da yapılması lazım. Vatandaşın, sokağında yaşadığı yerdeki eksikleri, yanlışları görmesi, bunu hem kendi tekrarlamaması hem de bunu yerel yönetimlerle birlikte çözmeyi öğrenmesi gerekiyor. Biz şimdi sokakta yürürken, dolaşırken çoğu zaman çoğu şeyin farkına varmıyoruz. Gündelik koşuşturmada yürürken anlamıyoruz. Bakıyoruz görmüyoruz. O yüzden böyle bilinçlendirerek, risklerin farkındalığını yaratmak ve sonra da oturup bunları kim çözecek? Nasıl yapacağız? Bunu işte belediye, valilik, bakanlık gibi yönlendirme yapmak için Marmara Bölgesi’nde ve Türkiye’de Mahalleli kendi yaşadığı, sokağında, caddesinde mahallesinde riskleri görmek. Bunları afete dönüşmeden, tehlike ortaya çıkmadan; mesela bugün biz dolaşırken çürümüş balkonlar gördük, balkonun altından insanlar geçiyor. Bu balkon çöküp kimseyi öldürmeden bunun için tedbir almak, bunun için bir yere müracaat etmek lazım. Belediyeden başlayarak valilik, tarihi eserler müdürlüğü. Halkın riski görüp çözüm için ilgililere doğru bir başvurması gerekiyor. Halkın artık bazı şeyleri dikkate alması lazım. Çünkü bu bizim mahallemizde toplum tabanlı afete hazırlık, toplumun duyarlılığıyla başlıyor ve kendi sokağında, mahallesinde temizlikle başlıyor ve herkes sokağını temizlerse şehrimiz, mahallemiz temizlenecektir.”
Kadıoğlu, olası bir Marmara depremine karşı bireysel ve toplumsal hazırlığın önemine değinerek şu önerilerde bulundu:
“Biliyorsunuz İstanbul da küçük kıyameti yaşamıştı, Marmara’daki depremle. Şimdi biz İstanbul’da büyük kıyameti bekliyoruz. Bu büyük kıyameti beklerken bir yandan hazırlık yapmamız gerekiyor. Burada çeşitli şekillerde hazırlık yapabiliriz. Binamızın sağlamlığına bakarız. Evimizdeki eşyaları sabitleyip sabitlemediğimize bakarız. Afete karşı hazırlığımız nedir, ne tür malzemelerimiz var. İlk yardım biliyor muyuz, yangın söndürmeyi biliyor muyuz, aile afet planımız var mı. Ondan sonra sokağa çıkıp, konu komşu birbirimize afette yardımcı olabilecek miyiz? Biz de sokağa çıktığımız zaman nerede toplanabileceğiz, sokakta deprem olunca hangi mobilyalar, hangi klimalar, hangi masalar harekete geçecek, trafiği kesecek, insanlara zarar verecek. Şu anda biliyorsunuz, bütün kışın caddede, sokaklarda böyle ısıtıcılar konmuş. Bunların tabii devrilme tehlikesi var. Bunların yangın çıkarma tehlikesi var. Bunları görebilmesi lazım insanların ve bunlar basit tedbirlerle azaltılabilirse bunlar hem normalde bir yangın tehlikesi oluşturmaz. Hem afette de bizim işimizi daha fazla zorlaştırmaz. O yüzden bilinçli olacağız, hazırlıklı olacağız.”
“Deprem olduğu zaman da fazla can ve mal kaybına uğramayacağız. Japonlar gibi. Biz de tam bu yaptığımız şehir tehlike avı Japonlardan öğrendik biz bunları. Japonlar buna Town Watching (Yerleşim Ünitesi Analizi) diyorlar.” diyen Kadıoğlu, vatandaşların afetlere karşı kendi sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini vurguladı.