Yılmaz, “Türkiye’nin uluslararası alanda yürüttüğü çalışmalara, barışı destekleme faaliyetlerine ayrılan kaynaklar. Kalan kısmın önemli bir kısmı personel harcamalarına, 17,5’i. kalan kısmında da önemli bir kısmı Millet Kütüphanesi’nin harcamalarına gidiyor.” ifadelerini kullandı.
Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye’nin aktif rol üstlendiğini, güvenlik ve istikrar sağlandıkça Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşünün hızlanacağını belirten Yılmaz, Kürt vatandaşların demokratik haklarına vurgu yaparak terörle mücadelede kararlılık mesajı verdi.
Yeni anayasa ve seçim kanunu reformlarıyla siyasi istikrarın güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Ekonomide enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu, asgari ücretin dengeli bir şekilde artırılmasının önem taşıdığını ve kamu harcamalarının etkin şekilde yönetildiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın açıklamalarından öne çıkanlar şunlar:
“Suriye’de yeni bir dönemle karşı karşıyayız. Uzun zamandır devam eden otoriter, antidemokratik bir yönetim, bir diktatörlük devrilmiş ve Suriye halkı yeni bir ortam oluşturmuştur. Şu anda yeni bir döneme doğru geçici bir idare söz konusu. Bundan sonra geçici hükümet ve daha kalıcı bir siyasi yapıyla Suriye’nin yoluna devam etmesini bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak buradaki tavrımız son derece açıktır. Biz, Suriye’de halkın tamamını kapsayan, hangi din, mezhep, inanç, etnik kimlikten olursa olsun Suriye halkının tamamını kapsayan bir yapıyı savunuyoruz ve buna katkıda bulunmak için elimizden gelen tüm gayreti sarf ediyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yanayız. Suriye’nin bir bütün olarak varlığını devam ettirmesini, huzur ve refah içinde bir gelecek oluşturmasını istiyoruz.
Komşularına istikrarsızlık aktarmayan, hem kendi içinde huzuru ve istikrarı yakalamış hem de tüm bölgenin huzuruna, istikrarına katkıda bulunan bir Suriye görmek istiyoruz. Bu elbette kolay değil. İçinde bulunduğumuz süreç bazı belirsizlikler ve riskler içeriyor ama biz, tüm gayretimizle Suriye halkının yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz. Uygun şartlar oluştuğunda Suriye çok hızlı toparlanacaktır, yeter ki hep birlikte destek olalım. Suriye’yi ekonomisiyle, kurumlarıyla, altyapısıyla hep birlikte inşa etmek durumundayız. Yeniden inşa süreci oluştukça, Suriye’de güvenlik oluştukça, siyasi istikrar oluştukça, ekonomi belli bir noktaya geldikçe ülkemizde uzun yıllardır misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimiz de vatanlarına onurlu, güvenli bir şekilde dönme imkanına kavuşmuş olacaklardır. Başlamış bir süreç, zaman içinde bunun etkilerini daha fazla göreceğiz. Yeter ki Suriye’de uygun elverişli ortamı hep birlikte oluşturalım.
Bizim birlik anlayışımızı birtakım dar modernist çevrelerin ortaya koyduğu homojenlik anlamına kesinlikle gelmiyor. Bizim birlik anlayışımız, çokluk içinde birliktir. Bir zihniyetiniz, bakışınız, değerleriniz varsa politikalarınız oluyor. Çeşitli alanlarda değişiklik yapma iradeniz oluyor. Kürt vatandaşlarımız, ülkemizin eşit ve onurlu vatandaşlarıdır. Bizim Kürtlerle veya Kürtçe’yle bir sorunumuz yoktur. Bizim terörle, hukuk dışı yapılarla, ülkemizin birliğini bozan yapılarla sorunumuz vardır. Hiç kimsenin de Kürt vatandaşlarımızın tamamını temsil etme hakkı yoktur. Böyle bir yaklaşım sergilendiğini görüyorum zaman zaman. Buna kimsenin hakkı yok. Bu Kürtlere haksızlık. Her topluluk gibi Kürtler de homojendir; farklı görüşleri, siyasi anlayışları, inançları, talepleri, beklentileri vardır. ‘Ben bütün Kürtleri temsil ediyorum’ gibi bir tavrın hiçbir şekilde demokratik olmadığını, Kürtlere de haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bizim meselemiz, terörsüz Türkiye’dir. Bu çerçevede de demokratik standartlarımızı, hukukumuzu geliştirmeye, varsa eksiklerimizi tartışıp gidermeye her zaman açık olduk. Bugüne kadar da birçok adımı biz attık Cumhur İttifakı olarak. Bundan sonra da vatandaşlarımızın sorunlarına her zaman duyarlı olmaya, onların talep, beklentilerini dikkate almaya devam edeceğiz. Ama bir taraftan da terörün gölgesinde siyaset olmaz. Hiçbir siyasi partinin nasıl ki demokrasi, askeri ve bürokratik vesayet altında olmazsa hiçbir siyasi partinin de terör örgütlerinin gölgesi altında siyaset yapmaması gerekir. Demokratik siyasetine saygı duyarız ama birtakım vesayetçi denebilecek örgütsel müdahalelerle şekillenen siyasetin sivil ve demokratik siyaset olamayacağını da açık bir şekilde ifade etmek isterim.
Alevi vatandaşlarımızla ilgili son 20 yılda çok çeşitli çalışmalar yürüttük ve en son Plan Bütçe Komisyonu Başkanlığım sırasında Alevi-Bektaşi Başkanlığı’nı kurduk. Tarihte ilk defa kanunlarımıza cemevi kelimesi geçti. Yüzyıllardır gelen teolojik tartışmaları kanunlarla çözecek durumda değiliz. Alevi-Bektaşi Başkanlığı, Alevileri dönüştürmeye çalışan bir başkanlık değil. Onların neye inanıp inanmayacağını ortaya koyacak bir başkanlık değil. Onların taleplerini alan, ihtiyaçlarını tespit eden ve onlara hizmet eden bir yapıdır. Sadece cemevlerinin lojistik ihtiyaçları için değil, ilmi eserler için de önemli gayretler ortaya koyuyorlar.