Büyük bir ekonomik kriz sürecinden geçildiğini söyleyen Davutoğlu, “Evet, son yıllarda yapılan servet transferleriyle gelir adaletinde oluşan uçurumlar toplumsal dokuyu zaafa uğratıyor. Evet özgürlük alanlarının daralması, mülakatlarla önlerinin tıkanması gençleri umutsuzluğa sevk ediyor. Hemen hemen her ailede istihdam yetersizliği yüzünden ev genci haline dönüşen ve yurtdışı hayalleri kuran gençlerin dramı yaşanıyor.” diye konuştu.
Davutoğlu, “Artık tek bir gencimizi dahi kaybetmek istemiyoruz” diyen Davutoğlu, “Bazı siyasiler bu görüntüleri paylaşarak geçmişteki olumsuz hatıraların sloganı olmuş ‘ordu göreve’, ‘genç subaylar rahatsız’ benzeri tweetler atmaları, diğer bazı siyasilerin de buna karşılık bir darbe çağrısı şüphesinden hareketle kutuplaşmaya çanak tutmaları akıl tutulmasıdır. Hem bir siyasetçi hem de Harp Akademilerimizde ders vermiş bir akademisyen olarak bu sakil durumu ifade edecek kelime bulmakta zorluk çekiyorum” şeklinde konuştu.
Davutoğlu, “Kim hangi kutuplaştırma stratejisini yürütürse yürütsün biz bu gelecek vizyonunu savunma ve hayata geçirme davasından vazgeçmeyeceğiz.” dedi.
Davutoğlu’nun açıklamasının satır başları şöyle:
Aziz milletim, Zaferler ayımız olan Ağustos ayını geride bıraktık. 1071 Malatya Zaferi’nden 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne kadar geçen süredeki bütün zaferlerimizi bir kez daha kutluyor. Bu zaferleri kumanda eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Sultan Alparslan olmak üzere tarih şahsiyetlerimizi ve şehitlerimizi rahmetle anlatıyoruz. Ancak son bir hafta içinde bu zaferlerin ve bu büyük fedakarlıkların ortak birikiminin eseri olan vatanımızda gururla bu zaferleri ortak bir duygu ve heyecan içine kutlamak yerine yaşadığımız tartışmalar ve bildiğimiz hepimizi ciddi şekilde düşündürmeli ve kaygılandırılmalı. Evet, ben çok ama çok ciddi kaygı duyuyorum. Asırların süzgecinden geçerek bize ulaşan ortak değerlerimizin her geçen gün biraz daha aşındırılmasından büyük kaygı duyuyorum. Fikirlerin yerini sloganların, bilincin yerini sığ önyargıların, vizyonun yerini basma kalıp hamasetin, nezaketin yerini hakaretin, ortak kader anlayışının yerini rövanşizmin almasından büyük kaygı duyuyorum.
Olgun demokratik ülkelerde sorun olmayacak konuların bizde varoluş meselesi haline dönüşmesinden büyük kaygı duyuyorum. En çok güvenin duyulması gereken adalet, din ve devlet algılarının ciddi şekilde örseleniyor olmasından büyük kaygı duyuyorum. Ortak bir kamusal alanda buluşması ve iletişime geçmesi gereken kitlelerin mahallelerine sığınarak karşı mahallelere öfke ve kin ile bakıyor olmasından büyük kaygı duyuyorum. Hatta mahalleler içinde dahi daha dar mahallelere sığınarak gerçek dini ben temsil ediyorum. Gerçek layıklıyı ben savunuyorum.
Devletin gerçek sahibi benim tekerceliğinin oluşturduğu her düzeye yayılan kutuplaşmalardan büyük kaygı duyuyorum. Yaygınlaşan umutsuzluk dalgasının toplumda bir psikolojik travma etkisiyle şiddet ve öfke patlamalarına yol açmasından ve bunun zamanla kitleleri karşı karşıya getirebilecek olmasından da büyük kaygı duyuyorum. Evet, yanlış politikalarla içine girdiğimiz büyük bir ekonomik kriz sürecinin içinden geçiyoruz. Evet, son yıllarda yapılan servet transferleriyle gelir adaletinde oluşan uçurumlar toplumsal dokuz yüz zaafa uğratıyor. Evet, özgürlük alanlarının daralması, mülakatlarla önlerinin tıkanması gençleri umutsuzluğa sevk ediyor. Hemen hemen her ailede istihdam yetersizliği yüzünden evgenci haline dönüşen ve yurtdışı hayalleri kuran gençlerin dramı yaşanıyor.
Evet, aksayan adalet sisteminden, daralan özgürlük alanlarından, her geçen gün sokakları istila eden çetelerden, gençlerimizi esir alan uyuşturucu belasından, bir virüs gibi toplumu saran yolsuzluklardan ruh hem bunalmış durumdayız. Ama şundan emin olunuz, bütün bu sorunlar alternatifler üreterek, omuz omuza vererek aşılabilir. Ancak bütün bu sorunları aşılmaz hale getirecek olan en önemli beka sorunu, ortak aidiyet bilincimizin zayıflamasıdır. Hepimizin bütün kimlik, statü ve ünvanlarımızı bir kenara bırakarak, başımızı iki elimizin arasına alıp sormamız gerekiyor. Nereye gidiyoruz?