DEM Parti’nin eş genel başkanları, İstanbul’da gerçekleştirdikleri toplantıda, olası bir çözüm sürecinde partilerinin rolüne dair önemli açıklamalarda bulundu. Hatimoğulları ve Bakırhan, Türkiye’de yeni bir barış sürecinin başlayıp başlamadığına dair net bir bilgi olmadığını ifade ederek, geçmişte olduğu gibi DEM Parti’nin, sürecin içinde aktif bir rol almak istediğini vurguladı. Cezaevinde ziyaret ettikleri eski HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da sürece ilişkin düşüncelerini paylaştıklarını belirttiler ve sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesinin önemine dikkat çektiler. Bakırhan, sürecin en önemli aktörünün Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olduğunu belirtti ve CHP’nin katkısı olmadan bu sürecin ilerleyemeyeceğini öne sürdü.
Bakırhan, olası bir sürecin varlığına dair henüz resmi bir bilginin olmadığını, ne kendilerinin ne de diğer aktörlerin bir müzakereye dahil edilmediğini söyledi. Gayriresmi kanallardan da herhangi bir temasın olmadığını ekleyen Bakırhan, basında çıkan bazı iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtti. “Bir sürece ihtiyaç var mı? Var, hem de fazlasıyla gecikti,” diyen Bakırhan, toplumun geniş kesimlerinin ekonomik sıkıntılar ve sosyal adaletsizlikler nedeniyle ciddi bir rahatsızlık yaşadığını ve bu değişim talebinin daha fazla görmezden gelinemeyeceğini ifade etti.
GÜVENSİZLİK VE SAMİMİYET ARAYIŞI
Tülay Hatimoğulları ise sürecin başlaması için toplumun güvenini kazanacak somut adımların atılması gerektiğini belirtti. “Çözüm süreci yaşandı, ancak samimi adımlar atılmadı. Yeniden bir sürece gireceksek, şeffaflık ve samimiyet olmazsa olmazlarımızdır,” dedi. Bakırhan da, önceki süreçlerden farklı olarak bu sürecin toplumdan gizli yürütülmemesi gerektiğini savundu. Özellikle, cezaevlerinde tutuklu bulunan Kürt siyasetçilere yapılan muamelenin, toplumun sürece dair güvenini zedelediğini vurguladı.
Hatimoğulları ve Bakırhan, İmralı’da tutulan Abdullah Öcalan’la bir görüşme yapıldığına dair spekülasyonlar hakkında net bir bilgiye sahip olmadıklarını ifade ettiler. “43 aydır tecrit altında olan biriyle nasıl bir görüşme yapılmış olabilir ki?” diye soran Hatimoğulları, devletin bu konuda daha şeffaf olması gerektiğini söyledi. Sürecin doğru bir zeminde ilerlemesi için, diyalogun tüm taraflarla açık bir şekilde yapılmasının önemine değindiler.
Bakırhan, çözüm sürecinin anahtar aktörlerinden birinin CHP olduğunu belirtti. “CHP’nin bu sürece katkısı olmadan Türkiye’nin barış ve demokrasiye ulaşması mümkün değil,” diyen Bakırhan, Cumhuriyet Halk Partisi’nin süreçteki tavrının belirleyici olacağını söyledi. Bu sürecin tek taraflı bir çözümle değil, çok aktörlü ve kapsayıcı bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurgulayan Bakırhan, DEM Parti’nin barış ve toplumsal uzlaşma konusunda üzerlerine düşen her görevi yerine getireceğini belirtti. Ancak, “PKK’ye talimat verecek bir konumda değiliz,” diye ekleyerek, partilerinin demokratik siyaset zeminindeki sorumluluklarının sınırlarını çizdi.