Dervişoğlu İYİ Parti’nin yeni çizgisini açıkladı: Merkezde durmak ülkemiz için bir zorunluluk

Dervişoğlu İYİ Parti’nin yeni çizgisini açıkladı: Merkezde durmak ülkemiz için bir zorunluluk

Dervişoğlu, konuşmasında Orta Doğu’daki savaştan bahsederken, iktidarın milli güvenlik için neler yaptığını sordu. Dervişoğlu, bu sorunun sorulması gerektiğini söylerken, “Cumhurbaşkanı Erdoğan dün bu konuyla ilgili devlet ciddiyetine yakışmayan açıklamada bulundu. Türkiye, basit ajitasyonlarla, hamasetle yönlendirilecek bir ülke değildir. Bölgemizde böylesine önemli meseleler söz konusu olduğunda, popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak, ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir.” dedi.

‘Merkezde durmanın Türkiye için bir zorunluluk olduğunu ifade eden Dervişoğlu, “Geçmişte merkez siyasetin temsil ettiği değerler milletimizin birlik ve beraberlikle ilerlemesini sağladı. Merkezin yeniden inşası makul olanın yeniden makbul hale gelmesiyle mümkündür” şeklinde konuştu.

Dervişoğlu’nun cümlelerinin satırbaşları şöyle:

“Yeni yasama yılının ilk grup konuşmasına güzel bir konuda umut dolu mesajlar vererek başlamak isterdim. Ancak coğrafyamız yangın yeri. Bildiğiniz üzere İsrail’in Filistin’de on yıllardır süren kanlı işgali ve sistematik zulmü artık bölgenin sınırlarını aşmış ve bu barbarca saldırılar Lübnan’a kadar yayılmıştır. Bu işgalci terörist devletin saldırıları uluslararası hukukun zerrece umursanmadığı, pervasız bir tutumla yürütülmekte; sivil yerleşim alanları bilerek hedef alınmakta, çocuklar, kadınlar, masum siviller acımasızca katledilmektedir. İsrail, Filistin’de gerçekleştirdiği insanlık dışı politikalara ilaveten Lübnan’da da şehirleri yerle bir etmekte, masum insanları yerlerinden yurtlarından koparıp göçe zorlamaktadır. Bu vahşi saldırılar sadece bölgenin istikrarını değil; tüm Orta Doğu’yu bir ateş çemberine sürüklemekte ve büyük bir yayılmacı stratejinin tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır..

Ne var ki Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum insanlık dışı olaylar karşısında sessizliği tercih etmektedir. Bu sessizlik savaş suçuna ortak olan bir tavırdır. Birleşmiş Milletler’in acizliği ve etkisizliği adaletin köküne kibrit suyu dökmekte, insanlık vicdanında derin yaralar açmaktadır.

Eğer Birleşmiş Milletler ve dünya toplumu gerçekten barıştan yana bir duruş sergiliyor olsaydı; İsrail’in bu pervasız saldırıları karşısında cesur ve kararlı adımlar atarlardı.

Dünyada hal böyle. Peki, bizde durum nasıl? Cumhurbaşkanı Erdoğan dün bu konuyla ilgili devlet ciddiyetine yakışmayan açıklamada bulundu. Türkiye, basit ajitasyonlarla, hamasetle yönlendirilecek bir ülke değildir. Bölgemizde böylesine önemli meseleler söz konusu olduğunda, popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak, ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve diplomatik alanda bizi ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir. İsrail’in insanlık dışı politikalarına karşı durmak zaruridir; ancak Türkiye gibi kadim bir devletin, bu meselede akılcı ve stratejik bir diplomasi yürütmesi gerekirken, hamasi söylemlerle dış politika oluşturmaya çalışması kabul edilemez. Türkiye, Orta Doğu’da krizleri abartan bir ülke değil, çözüm üreten, tarihsel misyonuna uygun biçimde barışı savunan güçlü bir aktör olmalıdır. Türkiye, bu coğrafyanın kadim bekçisi olarak tarihsel sorumluluklarını asla unutmamalıdır. Türkiye’nin bölgesel gücü elleri kolları bağlanmış şekilde hareketsiz bırakılmıştır. İktidarın akıl almaz yönetim hataları, Türkiye’yi hem mazlum halkların yanında durma şansını yitirmiş hem de küresel siyasette ağırlığını kaybetmiş bir ülke konumuna sürüklemiştir.

İktidar milli güvenliğimiz için ne yapıyor sorusunu da sormak durumundayız. Bana sorarsanız hiçbir şey yapmıyor. Ülkemizin sorunların aşılması yolunda meseleye taraf olduğundan dolayı bir arabuluculuk işlemini yerine getirmesi de imkansız hale gelmiştir. İYİ Parti olarak iktidara çağrımız ‘Sorunun insani boyutunun öne çıkarılarak çabalara öncelik verilmesi, TBMM ve siyasi partileri de gerekli biçimde bilgilendirmeli gerekmektedir. Çatışmaların bir yansıması olarak yeni sığınmacı olasılığının da göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz.

Bölgemizde böylesine önemli meseleler söz konusu olduğunda popülist korku siyasetiyle halkı kandırmaya çalışmak ülkemizin uluslararası itibarını yerle bir etmekte ve bizi diplomatik alanda ciddiyetsiz bir aktör olarak göstermektedir.

İsrail’in insanlık dışı politikalarına karşı durmak mecburiyettir ancak Türkiye gibi kadim bir devletin bu meselede akılcı ve stratejik bir diplomasi yürütmesi gerekirken, hamasi söylemlerle dış politika oluşturmaya çalışması asla kabul edilemez.

Exit mobile version