Bu yeni bir şey değil.
Diyanet’in, bugünkü değil, saygın din âlimi Mehmet Görmez başkanlığındaki Diyanet’in 2015 raporu bu bakımdan önemlidir. Raporda, DAİŞ gibi terör örgütleri anlatılırken, ayetlerin bağlamlarından koparılarak dinî metinlerin kanunmuş gibi okunması sorunları vurgulanarak şöyle denilmişti:
“Çağımız Müslümanları din ile hayat arasındaki ilişkiyi doğru kuramadıkları, yenilemedikleri, güncellemedikleri için ya hayattan kopuk gelenekçi bir anlayışa mahkûm olmuşlar ya da dine karşı lakaytleşmeye veya dinden uzaklaşmaya başlamışlardır.” (s. 11)
Sonra adı konuldu, İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. İhsan Fazlıoğlu, “mesele ciddi, deist, ateist başörtülüler var” diye konuşmuştu. (19 Mart 2018)
Deizm haberleri ve tartışmaları zaman zaman gündeme geldi. Bazı İlahiyat Fakültelerinde durumun müzakere edildiği, uluslararası sempozyum düzenlendiği gibi haberler çıktı.
‘NASS VAR’ SİYASETİ
Fatih Erbakan da nihayet politikacı. T24’te Cansu Çamlıbel’e verdiği mülakatta, iktidarın yolsuzluklarını örneklerle anlatarak ama iktidardaki insanların dindar olmasını hatırlatarak şöyle diyor:
“Burada bir çarpıklık var. Bu görüntüyü gören genç insanlar İmam Hatip’te okuduğu halde deist olmaya karar veriyor, ateist olabiliyor. Veya başı örtülüyse başını açıyor. Şekilden ibaret bir anlayışla maalesef toplumun önüne çıkılmış, iktidar olunmuş.”
Erbakan’ın bu sözleri doğrudur fakat ciddi surette eksiktir. Mesele, sadece “yolsuzluk” sorunundan ibaret değildir.
Çağımızda siyasetin işi din ve vicdan hürriyetini sağlamaktır. Bunun ötesine geçerek, siyasi propagandada din referansı yaparsanız siyaset de din de büyük hasar alıyor.
Ucuz faizli kredi dağıtıp seçim kazanma politikasını “nass var, sana bana ne oluyor” diyerek dinîleştirip tartışma kapılarını kapatırsanız sonra da faizi yüzde 50’yle çıkarırsınız, her mü’minin kalbinde kudsiyeti bulunan “nass”ı ne hale getirmiş olursunuz?!