Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, farklı dillerde kamusal hizmete erişim sağlanmasının Türkiye’deki yapısal ve anayasal mevzuat açısından hukuki açıdan bir problem teşkil etmediğini söyledi. Kürtçe trafik yer yazılarının 15 yıldır kullanıldığını aktaran Özdemir, şunları kaydetti:
“5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 13’üncü maddesinde esasen belediyelerin hangi amaçla hangi görevle sorumluluklarla çalışacağı belirtilmiştir. Bu çalışmaları yürütürken de Kürtçe veya farklı bir dilde hizmet götüremeyeceğine dair yasaklayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Kaldı ki 15 yıla yakın bir süredir Kürtçe uyarı işaretleri Diyarbakır ve bölge kentlerinde kullanılıyordu. Son dönem itibarıyla da silinmesinden kaynaklı olarak, belediyenin yeni yönetimi tarafından esasında trafik kurallarına nizami bir şekilde uyulabilmesi için gerek yayaların gerekse de araç sürücülerin bu noktada trafik kurallarına uyarak, gerek maddi gerekse de insanların can kaybı zararına oluşmasına engel olmaya başlamışlar. Burada önemle belirtmemiz gereken husus, Kürtçe veya farklı bir dil kapsamında kamusal hizmete erişimini sağlamak kendi içinde esasen belediyenin temel sorumluluk alanlarından biridir.”
Kürtçe yazıların silinmesine, İçişleri Bakanlığı’nın 26 Temmuz’da yayımladığı genelgenin dayanak gösterildiğini anlatan Özdemir, şunları söyledi:
“İçişleri Bakanlığı’nın her ne kadar yayımladığı genelgeyle belli standartlarla uyulmadığı belirtilmişse de, Kürtçe trafik yer işaretlerinin nicelik, nitelik, ebat kapsamında daha önce var olan Kürtçe trafik yer işaretleriyle aynı nitelikteler. Standart dışı olarak kabul ettiği hususun da esasında Kürtçe dilinin kullanımı olduğunu görmekteyiz. Kürtçeye yönelik tahammülsüzlüğün, kendi içinde Kürdün inkarını, Kürtçe dilinin yok sayılmasını veya kamusal alanda kullanmasını engellemek noktasında belediyelere sorunlar yaratmaktadır. Bu da esasında, insanların anadilinde toplumsal yaşam içinde Kürtçe dilini kullanımını, anadilde kamusal hizmete erişiminin sağlanması noktasında engelini sağlamaktadır. İçişleri Bakanlığı 26 Temmuz 2024’te bir genelge yayımladı. Bu genelgeyle, kendi içinde Karayolları Genel Müdürlüğü’nün belirli standartlara göre trafik yer işaretlerinin uygun hale getirilmesi aksi takdirde gereğinin yapılması istenildi. 26 Temmuz’da yayımlanan bu genelgenin ardından önce Van, akabinde Diyarbakır, Batman, Mardin olmak üzere valilikler tarafından Kürtçe yer işaretleri silinmeye başlandı. Yapılan işlemin tamamı yani valiliklerin yapmış oldukları yazışmaların dayanağı, o silme işleminin gerekçesi İçişleri Bakanlığı’nın 26 Temmuz’daki genelgesidir. Genelge kendi içinde muğlak ifadelerde, Kürtçe dilini veya Kürkçe trafik yer işaretlerinin silinmesinin emrini vermekte.”
Diyarbakır Barosu olarak, İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinin iptali için Ankara 10’uncu İdare Mahkemesi’nde dava açtıklarını ifade eden Özdemir, şu ifadeleri kullandı:
“Belediyenin görev ve sorumluluklarını yerine getirdiğini, farklı dillerde kamusal hizmetin sağlanması, belediye mevzuatında, Türkiye’deki diğer mevzuatlarda yasaklanmadığını, Kürtçe dilinin kullanılmasının gerek kamusal alanda gerekse de belediyenin çalışmalarında kullanılmasının önünde herhangi bir engel olmadığını belirterek, aslında valiliğin yaptığının suç olduğunu ifade ettik. İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinin iptalini istedik. Dosyanın incelemesi devam ediyor. Yakın bir zamanda buna ilişkin bir karar çıkmasını bekliyoruz. Yazılıp, silinip, tekrar yazılması merkezde alınan bir kararın yerelde uygulanmasının hadisedir. Merkezi alanda alanın karar kendi içerisinde Kürtçeye yönelik bir tahammülsüzlük var. Bu tahammülsüzlük ya politik mecra içinde giderilecek ya da hukuki açısında İçişleri Bakanlığı’nın genelgesi iptal edilerek, valiliklerin silme işleminin yapılmasına engel olacak.”