Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, birçok ülkede şiddet olayları, toplumsal huzursuzluk ve ekonomik belirsizliklerin etkisiyle artış gösterdi. Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Son yıllarda medya organlarında yer alan cinayet, yaralama ve aile içi şiddet vakaları, toplumun her kesiminde derin yaralar açıyor.
Her geçen gün artış gösteren şiddet haberlerinde şüphesiz ‘kadına şiddet’, ilk sırada yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da kan donduran bir olay yaşandı. 19 yaşındaki Semih Çelik önce Ayşenur Halil’i (19) öldürdü, yarım saat sonra da İkbal Uzuner’in (19) kafasını kesip surlardan attı. Cinayetlerden sonra Semih Çelik, intihar etti. Yapılan araştırmalarda gösteriyor ki; dünyada her 3 kadından 1’i, eşi ya da partneri tarafından fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalıyor.
Klinik Psikolog Aleyna Damla Özcan, şiddetin kadınlar için hayati bir tehdit olması yanında, toplumsal açıdan da birtakım yıkımlara neden olduğunu söyledi.
Özcan, kadına yönelik şiddetin faillerinin sosyal çevrede, iş hayatında veya sokakata yani kısaca, hayatın içinde varlığını sürdürdüğüne işaret ederek, “Tam da bu nedenle, şiddet sadece şiddete maruz kalan kadınları değil, beraberinde çocuklarını, ailelerini ve içerisinde var olduğu toplumu da aynı çark içerisine almış oluyor” dedi.
Kadına yönelik şiddeti tek başına, bireysel bir sorun olarak ele almanın eksik kalacağını vurgulayan Özcan, şunları kaydetti:
“Ataerkilliğin izlerinin var olduğu toplumlarda, kadın ve erkekler arasındaki ‘eşitsiz güç’ veya güç üstünlüğü inancı, kadına yönelik şiddetin önemli nedenleri arasında. Dolayısı ile şiddetin nedenlerini sadece bireysel düzey çerçevesinde ele almak doğru olmayacaktır. Şiddet, yapısal düzeylerin bir sonucu olarak da varlığını sürdürüyor.”
Sosyal izolasyon, keyif alınan şeylere yönelik ilgi kaybı, düşük benlik algısı gibi birçok semptomun şiddet sonrasında ortaya çıktığını belirten Özcan, şiddet görenlerin hem fiziksel hem de psikolojik sorunlar yaşayabileceğine işaret ederek, şöyle konuştu:
“Travma sonrası stres bozukluğu (TSBB), depresyon, kaygı bozuklukları ile alkol ve madde kullanım bozukluğu, şiddetin ardından kadınların yaşantısına dahil olabilen diğer ruhsal bozukluklardır. Korkutucu ve şok edici bir olayın ardından; travma sonrası stres bozukluğunda kişi kolayca irkilebilir, ani öfke patlamaları yaşayabilir ve uyumakta güçlük çekebilir. Hatta zaman zaman kişilerin, olay ile ilişkili ya da olaydan bağımsız bazı sahneleri hatırlamakta güçlük çektiğine de rastlayabiliriz.”