Oğlunun da bu mesleği yaşatabilmek için kendisiyle beraber çabaladığını söyleyen Tahir Demirci, “Biz teknolojiye direniyoruz. Fabrikalar çok fazla üretim yapılabiliyor. Fakat el emeği yapan yok. Bu meslek ölüyor. Keşke oğlumla beraber bir kişi daha bu mesleği yaşatsa ama maalesef ki yok” dedi.
Dedesinden kendisine geçen mesleği oğluna bıraktığını ancak çırak olmadığı için geri döndüğünü söyleyen Demirci, “Dede mesleğimiz olan çantacı mesleğini oğluma bıraktım. Fakat çırak olmadığı için yeniden başladım. Ben oğluma yardım ediyorum. Bu çantaların hepsi oğlumun tasarımı. Tamamen el işinden yapıyoruz çantaları. Usta çırak ilişkisiyle yapılan bir iştir. Zahmetli bir iştir. İğneyle kuyu kazmaktır. Fakat bu sanat ölmek üzeredir. Meslek bitti diyebilirim. Devlet bizi destekliyor. Bu zanaat ölmesin diye bizden vergi almıyor. Satışlarımız genellikle turistlere oluyor. Çantayı özel isteyen çanta severler alıyor. Geçimimizi bu şekilde yapıyoruz. Bence insanlar her yaşta çalışmalıdır. Torunlarıma ve gelecek nesillere bu mesleği elbette bırakmak isterim. Fakat bu mesleğe heves eden yok. Ben oğluma gücüm yettiği kadar yardım edeceğim. Oğlumun yalnız kalması bu mesleği daha da zora sokacak” ifadelerini kullandı.
Çantanın yapımıyla ilgili de bilgi veren Demirci, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bunlar tabaktan çıkan deriler. Ham deridirler. Bunlar özellikle bu çanta için üretilir. Badem yağıyla düzeltilir. Badem yağı ve boyayla ikinci bir işlem yapılıyor. O çantayı koruyor. Graf adı denilen çanta bu çok zahmetli bir iştir. Bunu Türkiye’de birkaç kişi ancak yapar. Deriyi kabartarak ve döverek yapılıyor. Ham iken çizilir, ıslatılır. En zor işi budur. Bu çantalara klasik çanta denir. Çantanın yapımı 2 gün sürer. Fiyatı ise 2 bin 500 TL’dir”