Öte yandan Erdoğan, Cumhur İttifakı olarak duruşlarından taviz vermeyeceklerini belirterek iade-i ziyaretin ardından CHP’den gelen açıklamalara tepki gösterdi. Erdoğan, “Biz iade-i ziyareti yapmak suretiyle siyasete bir yumuşama, bir kibarlık getirelim dedik. Ama bu kibarlıktan anlamayanlar İstanbul’da basın toplantısı yaptılar ve orada belli ki birilerinin etkisi altında kaldılar. Demek ki bazı yerlerden onay aldılar.” diye konuştu.
Erdoğan’a sorulan sorular ve yanıtları şöyle:
Türkiye ile İspanya arasındaki ticari ve kültürel bağlantılar iki ülke için, özellikle de Filistin hususunda ortaklaşa takındıkları tavırlar, bütün dünya ve insanlık için ne vadediyor, ne beklemeliyiz?
İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan katliamları karşısında İspanya ile duygularımızın çekincelerimizin ve itirazlarımızın ortak olduğunu görmek sevindirici. Özelikle Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda İspanya, zifiri karanlıkta insanlık gemisine yol gösteren bir deniz feneri olduğunu kanıtladı. Gerek insanlığın vicdanını harekete geçirici çağrıları gerekse cesur ve kararlı uygulamaları bunu perçinledi. Ancak insanlık gemisinin yoluna kazasız belasız devam edebilmesi için yeni deniz fenerlerine ihtiyaç var. Filistin meselesinde İspanya’yla aynı istikamete bakışımız şu bakımdan önem arz ediyor. İspanya malum bir Avrupa Birliği üyesi, Avrupa Birliği üyesi olmanın yanında aynı zamanda da NATO’da beraber olduğumuz bir ülke. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan tavrı karşısında Filistin’in haklı direnişine yüreğini koyması ve hemen ardından da Avrupa ülkelerinden bazı çözülmelerin başlaması açısından da çok büyük önem arz ediyor. Özellikle Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda İspanya’nın tavrının İsrail’e öyle ya da böyle destek olan devletler arasından çözülmeleri beraberinde getireceği inancındayım. Nitekim Sanchez’le yaptığımız ayaküstü görüşmelerde de “bunun devamı gelecek” yaklaşımları oldu. İnsanlığın karşı karşıya olduğu Filistin sınavından geçmek için daha çok ülkenin bence İsrail’e cesurca “dur” demesi ve barışın yanında yer alması gerekir. Ama İspanya gibi ülkeler bu adımı atınca, inşallah barışın yanında yer alacak ülkelerin sayısı da artacaktır. Biz de İspanya da diğer dostlarımız da insanlığa barışı vadetmeye ve bunun için çabalarımızı artırmaya devam etmeliyiz.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Gazze ile ilgili aldığı ateşkes kararının hayata geçirilebilmesi, uygulanabilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Kısa zaman içerisinde bir ateşkes sağlanabilecek mi? Bir de Filistin devletinin tanıması konusunda yeni bir ivme başladı mı? Bu ivme bir sonuç verir mi sizce? İhtimali nasıl görüyorsunuz?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bugüne kadar attığı adımlara dikkat ederseniz Amerika Birleşik Devletleri her zaman kesişim noktası olmuştur. Burada da büyük ihtimalle yine öyle olacak. Aslında bizim “dünya beşten büyüktür” tezimizin işaret ettiği nokta da burası. Çünkü İsrail aleyhinde alınması gereken kararlar söz konusu olduğunda Amerika, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni bloke ediyor. Şu anda alınan ateşkes kararında da benim endişem yine bir şekilde Konsey’i bloke edeceği şeklinde. Fakat öyle de olsa, böyle de olsa, bizim için en önemli adım Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden öte, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan çıkan kararlardır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan çıkan olumlu kararlarda 150’ye yakın ülke ne yaptı? Bizim düşündüğümüz gibi düşündüler ve Filistin’in yanında yer aldılar. Bunları daha ileri taşımamız lazım. Bunu başardığımız takdirde bu yaklaşım zaman içerisinde inşallah Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni de belli bir noktaya çekecektir. Aslında mevcut durum Birleşmiş Milletler için de bir fırsattır. BM yapılanması başta İsrail olmak üzere bazı hukuk tanımaz ülkelerin yerle yeksan ettiği itibarını yeniden kazanmak istiyorsa, bu fırsatı çok iyi değerlendirmesi gerekir. İsrail’in durdurulması sadece Gazze’de huzuru sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda BM sistemine, uluslararası hukuka, insan haklarına karşı gerçekleştirilen İsrail saldırılarını da bastıracak. Bu sorumluluk öncelikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin omuzlarındadır. Birleşmiş Milletler’in sonunun Milletler Cemiyeti gibi olmasını istemiyorsak, bunu sağlamak mecburiyetindeyiz. Her zaman söylediğimiz gibi, bölgede nihai barışın yolu iki devletli çözümden geçer. Bu formül beraberinde kalıcı çözümü getirir. Güvenlik Konseyi üyelerinin Filistin’i devlet olarak tanıması bölgede iklimi değiştirebilir.
ABD Başkanı Joe Biden’in bizzat açıkladığı üç aşamalı bir ateşkes planı var. Fakat daha öncesinde de İsrail’in bu ateşkes çabalarını defalarca sabote ettiğini biliyoruz. Mesela Joe Biden yine Ramazan ayı öncesi bir ateşkes olacağını açıklamıştı ama olmamıştı. İsrail buna uymamıştı. Bu defa ümit var olmak için bu zemini müsait görüyor musunuz? Yani bu defa Joe Biden’in bizzat açıkladığı bu üç aşamalı ateşkes planına İsrail uyar mı sizce? Ümitli misiniz?
Kabataslak baktığımız zaman bu açıklamadan memnuniyet duyuyoruz. Ama bu BMGK’nın beş daimi üyesini Filistin’in yanına çekmeye yetmiyor. Buraya özellikle bakmamız lazım. Ben, inanıyorum ki, Amerika Birleşik Devletleri de İsrail’in artan şımarıklığından rahatsız. Bu rahatsızlığı Amerikan yönetimi açık açık dile getirmese de Amerikan üniversitelerinden, sokaklarından, öğrencilerinden, rektörlerden yükselen sesler, burada artık belli bir dönüşümün başladığını gösteriyor. Bu da İsrail’i ciddi manada rahatsız ediyor. Artık şundan herkes emin ki bu kervan böyle yürümez. İnşallah Amerika’da yaklaşan son seçimlerle birlikte hava çok daha farklı gelişebilir. Biden’in bu açıklamasından sonra bizim yaptığımız açıklamalar var. Dünyada birçok ülkenin bu konuda yaptığı açıklamalar var. İnşallah isabetli adımları hep beraber atarız ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden bu konuyla ilgili çıkacak kararlar bundan böyle çok daha farklı istikamette gelişir. Sayın Biden’dan bu planın bir seçim yatırımı değil, gerçekten ve samimi olarak Filistin’deki katliamları sonlandırmak için atılmış bir adım olduğunu ispat etmesi doğal olarak beklenir. Güvenlik Konseyi kararı bir adımdır, ancak yeterli değildir. Kağıt üstündeki bir çok kararın İsrail tarafından nasıl yok sayıldığını hepimiz biliyoruz. Sayın Biden da artık bir samimiyet testinden geçmektedir.
Suriye’de terör örgütünün yapmaya çalıştığı sözde seçim Türkiye’nin kararı ve tutumu sonrasında ertelendi ama iptal edilmedi ve yeniden deneme ihtimalleri bulunuyor. Eğer yeniden bu seçimi yapmaya çalışırlarsa Türkiye’nin tavrı ne olur?