TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği haftalık basın toplantısında ekonomi gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Baş, AKP iktidarının yeni vergi düzenlemesi planını sert sözlerle eleştirerek, “Artık vergiler bize yol olarak geri dönmüyor, yollar bize vergi olarak geri dönüyor” ifadelerini kullandı.
Asgari ücrete temmuz ayında ara zam yapılmama kararını da değerlendiren Baş, “Artık asgari ücrete zam asgari bir yaşam talebi haline gelmiştir. Asgari ücretlinin, alın teriyle yaşayan emekçinin, emeklinin bu koşullarda yaşamına devam ettirmesinin başka bir yolu yoktur” dedi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın açıklamaları şu şekilde:
“Yılın yarısını geride bıraktık ve asgari ücretli, emekli, emekçi milyonlarca ücretli çalışanın nefes almakta bile zorlandığı günlerden geçiyoruz. Birkaç saat önce mecliste AKP’nin grup toplantısı vardı ve kelimenin tam anlamıyla Saray’ın harikalar diyarında yaşadığını izledik. Masal anlatmaya, anlattıkları masallarla yurttaşlarımızı uyutmak için çaba harcamaya devam ediyorlar. Fakat gerçekler arada sızıyor. Toplantının başlamasından önce kendisine mikrofon uzatılan Çalışma Bakanı göstergelerin iyi gittiğini, olumlu olduğunu söylemiş ve bu nedenle de temmuzda milyonlarca çalışanın beklediği asgari ücrete ara zammın yapılmayacağını ifade etmiş. Gerçekten ‘Bu beyefendi hangi verilere bakıyor, hangi ülkede yaşıyor’ diye sormak zorunda hissediyorum kendimi. Çünkü açık söyleyeceğim, ‘yalancı’ demeye bile dilim varmıyor, çünkü yalanın bile en azından bir inandırıcılık iddiası olur. Şu ülkede yaşayan herhangi bir insanın bu söylenenleri ciddiye almasına, herhangi bir ekonomik verinin olumlu gittiğine ilişkin bir sözün üzerine değerlendirme yapmasına imkan olmadığı kanaatindeyim. O yüzden, yalan söylemiyorlar, vatandaşa küfrediyorlar, vatandaşa hakaret ediyorlar, vatandaşın aklıyla dalga geçiyorlar diye düşünmek lazım. Çünkü sokağa çıktığımızda gördüğümüz tek bir gerçek var: Sokaktaki her yurttaşımız mevcut ekonomik gidişattan rahatsızlığını dile getiriyor. Yoksullaşmanın, fatura ödeyememenin, pazara alışverişe çıkamamanın acısını yaşıyor; ama iktidarın gündeminde bunların hiçbir yeri olmadığını görüyoruz.
Günlerdir bir kanun hazırlığının sızdığı konuşuluyor. Vergilerde düzenleme yapılacak, kimileri ‘vergi reformu’ olarak adlandırıyor bunu. Ben buradan, bugün, yurttaşlarımızla bu vergi tartışmalarına dair bir sohbet yapmak istiyorum. Yurttaşı doğrudan ilgilendiren vergilerle ilgili bir düzenleme yapılacak. Biz bunu nasıl öğreniyoruz? Bir sızmayla öğreniyoruz. Böyle mi olmalı? Yani eğer gerçekten vatandaşın hayrına bir şey yapmak istiyorsanız, bu ülkedeki yurttaşların hayrına bir şey yapmak istiyorsanız ne yaparsınız? Bir kere konunun muhataplarını davet edersiniz. Onlarla açık seçik, aklınızdan geçenleri, düşündüklerinizi, değerlendirmenizi konuşursunuz, tartışırsınız. Ondan sonra, bunu nasıl en iyi biçimde bir kanun teklifi haline getireceğinizi konuşursunuz. Ama ne yapıyor iktidar? Teklifi sızdırıyor. Bu bir açıdan bakarsak kamuoyunu hazırlamak olarak değerlendirilebilir, kamuoyuyla pazarlık yapmak olarak değerlendirilebilir. Ama nihayetinde akla aykırıdır, bilime aykırıdır, kanun yapma tekniğine aykırıdır. Yurttaş çıkarına bir yaklaşımın tam karşısındadır. Çünkü bir tartışmayı, müzakereyi, konuşmayı, geliştirmeyi, doğru olanı bulmayı değil, akıllarından geçeni en kolay biçimde nasıl hayata geçireceklerini düşündüklerini görüyoruz. Dolayısıyla bir kere usul açısından yurttaşlarımız şunu düşünmeli, yahu bu adamlar doğru düzgün bir şey yapacak olsalar bunu benimle konuşmazlar mı? Benimle tartışmazlar mı? Benimle değerlendirmezler mi? Ama ne yapıyorlar? Sızdırıyorlar.
22 yıldır ülkeyi yönetiyorlar, 22 yıldır vergi reformu tartışmaları yapıyoruz ve 22 yılın sonunda bu ekonomik krizden, yıkımdan bizi çıkartmak için bula bula buldukları çare ne? Vatandaşın kursağındaki son lokmayı alacak yeni vergi düzenlemesi. Altını çiziyorum. 22 yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, 22 yıl sonra da bulup bulabileceğiniz tek şey daha fazla vergi. Bu ülkeyi nasıl batırdığınızın bundan daha büyük bir itirafı olabilir mi? O yüzden ben zaten bu tartışmanın kendisinin AKP’nin ülkeyi batırdığının itirafı olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani ülkede bir ekonomik kriz var. Siz bunu üretimle yeni alanlar açarak, yaratarak çözmeyeceksiniz, ne yapacaksınız? Zaten hazinenin çok büyük bir bölümünü ondan toparladığınız milyonlarca yoksuldan biraz daha fazla vergiyi nasıl alabilirim, onun son kuruşuna nasıl el koyabilirim diye düşüneceksiniz.