Şimdi, teoriydi, değildi, doğruydu, yanlıştı işine girmeden bazı sorular sorayım. Dünyada, BM’ye kayıtlı 193 ülke var. Bunlar arasında beş tanesi, yani yaklaşık yüzde iki buçuğunun orta öğretim müfredatında evrim yok. Bu yüzde iki buçuk şu ülkeler: Suudi Arabistan, Oman, Cezayir, Fas ve Lübnan. Tesadüfe bakınız, hepsi Müslüman ülkesi! Acaba niçin bu ülkeler ve sadece bu ülkeler evrimi müfredatlarına almamış? Bu hâli bir Merihli’ye gösterip yorumunu sorsam, muhtemelen şöyle diyecektir: “Her hâlde bu ülkeler, dünyadaki diğerlerine göre bilimde öncüdür. 188 ülke bir yönde davranırken bunların ve sadece bunların müfredatlarından bu konuyu çıkarmaları yeni bir keşfin sonucu olmalı. Yakında, bu keşif diğer dünya ülkelerine de yayılacak ve onlar da evrimin yanlışlığını ispat eden bulgulardan haberdar olacaktır!“
KAÇ DELİ, KAÇ DELİ!
Her hâlde böyle derdi Merihli. Merihli olması şart, çünkü Dünyalı, bu sayılan saygın ülkelerin bilimde öncülük yapmadıklarını bilirdi.
Şimdi ikinci soru: Lütfen herhangi bir ansiklopediyi açıp “evrim” maddesine bakınız. Britannica olabilir, Larousse olabilir. İnternette bulabilirsiniz tahmin ediyorum. Tabii internetin ansiklopedisi Wikipedia da olabilir. Hepsinde konunun ciddî ciddî anlatıldığını, öyle “teori” falan denmediğini görürsünüz. Bu ansiklopediler hep birlikte niçin yanlış yazıyor? Dünyanın saygın ansiklopedilerini kandıran bir üst akıl falan mı var? Ha bu arada bir istisna, Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi. O önce Evrim maddesini Tekâmüle gönderiyor. Sonra hain Darwin ve diğerlerini sıralıyor.
Üçüncü soru, ikincinin devamı gibi: Dünyanın ilk on, ilk yüz üniversitesini alın. Biyoloji bölümlerinde ve evrimle ilgili olabilecek bütün dallarda, mesela tıpta hepsi evrim öğretiyor. Bunları hangi illüminati kandırdı?
Hani bir Temel bir gün otoyola tersten girer ve arabasının radyosunda bir anons duyar, “Bir deli otoyola tersten girdi. Dikkatli olunuz!” Temel’in tepkisi bizim evrim anlayışımıza benziyor: “Kaç deli? Kaç deli? Hepsi ters gidiyor!”
HALDUN VE İBRAHİM HAKKI
Soru sormaktan sıkıldım. Bakınız aşağıdaki paragraf İbni Haldun’un 1377 tarihli Mukaddime’sinden:
“Mahlûkat dünyasına bakmalıyız. Madenlerle başladı ve dâhiyane ve tedrici bir tarzda bitki ve hayvanlara doğru gelişti. Madenlerin son safhası bitkilerin otlar ve tohumsuz bitkiler gibi ilk safhalarına bağlanır. Bitkilerin son aşamaları, mesela hurmalar ve üzümler, hayvanların ilk aşamalarına, sadece dokunma becerisi olan salyangoz ve kabuklu deniz hayvanlarına bağlanır. Bu mahlûkat hakkında kullandığımız ‘bağlanır’ kelimesi, her grubun son safhasının bir sonraki grubun ilk safhası hâline gelmeğe hazır olduğu manasındadır. Sonra hayvanlar dünyası genişler, türleri sayısız hâle gelir ve tedrici bir yaratılış sürecinin sonu, düşünebilen, fikir yürütebilen insana uzanır. Bu yüksek insan aşamasına algı ve zekâya sahip fakat henüz gerçek fikretme ve düşünme seviyesine erişmemiş maymunların dünyasından ulaşılır. Bu noktada, maymunların dünyasından sonra, insanın ilk safhasına ulaşırız. Fizikî gözlemlerimizin sınırı bu kadardır.”
Nihayet, zamanımıza daha yakın ve Türkiye’de en çok tanınan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın 1757 yılında tamamladığı Marifetname’sine geliriz:
“Hak Taâlâ’nın tesiriyle … önce madenler hasıl olup, ondan bitkiler peyda olup, ondan hayvanlar vücuda gelmiştir. Hayvan kemalini buldukta; insan ortaya çıkmıştır. Bu dört bileşik cismin bileşik aracısı da vardır… Madenler ile bitkiler arasında aracı mercandır… Bitkiler ile hayvanlar arasında aracı hurma ağacıdır… Hayvanlar ile insan arasında aracıların en belirgini maymundur. Zira ki, cümle azası, kıl ve kuyruğundan başka, dışı ve içi insana benzer.”
Haldun’la İbrahim Hakkı’ya Câhiz’i, İbni Miskeveyh’i ve daha nicelerini eklemek mümkün.
MUHAMMEDÎ EVRİM TEORİSİ!