TUSAŞ ve benzeri tesislerin korunmasını sağlayan mevzuatı anlatan Şardan, “5188 sayılı Özel Güvenlik Kanunu’ndan daha güçlü olan 5202 sayılı Savunma Sanayii Güvenliği Kanunu (SSGK) kapsamında korunması gereken tesisler arasında. Sözünü ettiğim SSGK, doğrudan Millî Savunma Bakanlığı’nın (MSB) sorumluluğunda. Diğer değişle, ülkenin milli güvenliği çerçevesinde faaliyette bulunan kamu ya da özel sektör tesislerinin korunmasını sağlamakta” dedi.
SSGK’nin uygulanması kapsamında üretim izin belgesi ve tesis güvenlik izin belgesinin gerekli olduğunu belirten Şardan, “TUSAŞ, Roketsan, Aselsan, Roketsan gibi tam devlet kurumu olmamakla birlikte özel statüsü bulunan tesisler, kendi özel yönetimlerince milli gizlilik dereceli tesis güvenlik belgesi ile korunmakla yükümlü. Ve söz konusu kurumlar hem üretim izin belgesi hem de tesis güvenlik izin belgesine sahip olabilmek için saldırı ve sabotajlara yönelik faaliyet yürütülmesi kapsamında yüksek güvenlikli önlemler almak zorunda. Her iki belge için MSB’ye karşı sorumlular” ifadelerini kullandı.
Bir tesisin güvenlik izin belgesine sahip olabilmesi için sadece çevre güvenliğini sağlaması ise yeterli değil. Şardan da soru işaretlerine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“TUSAŞ özelinde ise, güvenlik önlemlerinin 5202 sayılı SSGK kapsamında sorgulanması gerekiyor. Saldırıyı gerçekleştiren iki teröristin kamuoyuna yansıyan görüntülerine bakıldığında, TUSAŞ’ta SSGK’nin uygulanıp uygulanmadığı soru işaretlerine neden oldu, kuşkusuz.
Burada tartışılması gereken bir diğer konu ise, TUSAŞ ve benzeri kurumlardaki SSGK kapsamındaki güvenlik önlemlerinin zaman içinde gevşetilmesi. Teröristlere müdahale edildiği sırada şehit olan özel güvenlik görevlisinin uzun namlulu silah yerine belindeki tabanca ile ateş etmesi bu gevşekliğin bir örneği değil midir?
SSGK’ye göre araç girişlerinin yapıldığı giriş kapılarında alınması gereken yüksek güvenlikli önlemler yerine taksiyle tesise girmeyi başarmalarının izahının kurum yöneticilerince nasıl yapılacağı da ayrı merak konusu.”