Rasyonel zeminden ne kadar uzaklaşıldığının tescilidir bu ifade.
2014 yılında başlayan “faiz sebeptir” politikasına o yıllarda direnen bağımsız Merkez Bankası başkanları, Erdem Başçı ve hatta Murat Çetinkaya ağır baskılara maruz kalmış, “ihanet”le bile suçlanmışlardı. O zaman Ali Babacan ve Mehmet Şimşek, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunuyorlardı.
CB sistemine geçilince ne Babacan ne Şimşek gibi bakanlar kaldı ne de Merkez Bankası’nın bağımsızlığı…
OHAL döneminde KHK ile, CB sisteminde Cumhurbaşkanı Kararnameleriyle Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kaldırıldı.
Mehmet Şimşek dünkü açıklamasında “swap hariç net rezervlerin 2020 Mart ayından bu yana ilk kez pozitife geçtiğini” söyledi.
Üstelik meşhur “128 milyar dolar” harcanarak, Merkez Bankası’nın ihtiyaç akçesi bütçeye aktarılarak, cari açık patlatılarak ve hazineye 900 milyar liraya yakın külfet getiren KKM’lerle sağlanan desteklere rağmen Merkez Bankası’nın net rezervleri eksi 70 milyar dolara kadar düşmüş, Körfez’den “sağ olsunlar”la sağlanan swaplarla vaziyet idare edilebilmişti. Bunların faturası Düyun-u Umumiye faizinin iki üç katı faizle dışarıya borçlanmak ve enflasyonu patlatmak oldu.
Bunu daha 2014’lerden itibaren Daron Acemoğlu, Selva Demiralp, Durmuş Yılmaz, Hakan Kara, Fatih Özatay, Refet Gürkaynak, Uğur Gürses, Yalçın Karatepe gibi iktisatçılar eleştirmiş, emirle faiz indirtmenin enflasyonu patlatacağını söylemişlerdi.
Fakat “mandacı iktisatçılar” denilince, muhafazakâr kulaklar bu eleştirilere kapanmıştı.
Dahası “nass var, sana bana ne oluyor.” (17 Kasım 2021)
Bu söz üzerine bir müminin çıkıp da “yanlış yapıyorsunuz” demesi kolay mıydı?!