“İsrail’e petrol sevkiyatına itirazın bedelini ödedik”

“İsrail’e petrol sevkiyatına itirazın bedelini ödedik”

Cumhurbaşkanının katıldığı TRT World programında İsrail’le ticareti protesto eden dokuz genç geçtiğimiz hafta tutuklandı. Gözaltı ve cezaevi sürecinde yaşadıkları hak ihlalleri tartışma konusu olan gençler avukatlarının tutuklama kararına itiraz dilekçesi vermesinin ardından cuma akşamı tahliye edildiler. Gençlerden Şeyma Yıldırım ANKARAGÜNDEM’a “Şiddet, açlık, çıplak arama gibi birçok hak ihlaline maruz kaldık” dedi.

26 Kasım’da gözaltına alınan gençler üç gün gözaltında tutuldu. Ardından savcılığa çıkarılmadan sevk edildikleri mahkemece tutuklandı. Gözaltı ve cezaevi sürecinde yaşadıkları hak ihlalleri tartışma konusu olan gençler 5 gün sonra tahliye edildiler. Erdoğan konuşurken ‘Neden Azerbaycan petrolünü İsrail’e taşıyoruz’ sorusu soran Şeyma Yıldırım ANKARAGÜNDEM’a konuştu:

Gazze’deki soykırıma ortak olan SOCAR’a karşı yaptığımız itirazın bedeli tutuklanmak oldu. Emniyet ve cezaevi girişinde şiddet, açlık, çıplak arama gibi bir çok hak ihlaline maruz kaldık. Polisler kimi zaman beni kimi zaman diğer eylemci arkadaşlarımı darp etti. Bize tüm onur kırıcı muameleler uyguladılar. Başörtümüz kesildi. Çıplak arama hakkında şikayet dilekçesi verdim.

9 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmacı olduğu TRT World programında, İsrail’e giden petrolü protesto eden dokuz genç üç gün gözaltında kaldıktan sonra tutuklandı. Filistin destekçisi gençlerin tutuklanması üzerine oluşan kamuoyu tepkisiyle birlikte birçok siyasi partiden, sivil toplum kuruluşundan ve barolardan kararın hukuka aykırı olduğuna dair açıklamalar yapıldı. ‘Toplantı ve Yürüyüş Kanununa’ muhalefetin gerekçe gösterildiği tutuklama kararında suça delil gösterilen sloganların ‘Özgür Filistin’, ‘Gemiler Gazze’ye! Hayfa’ya Değil’, ‘Neden Azerbaycan Petrolünü İsrail’e Taşıyoruz’ olması kamuoyunun tepkisini çeken bir diğer konu oldu.

Son olarak cezaevinde kadın protestocuların başörtülerinin kesilmesi, Adalet Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Olay sonrası üç infaz koruma memuru açığa alındı. Soruşturma süreci başlatılırken, hukukçular ve sivil toplum temsilcileri sorumluların hesap vermesi gerektiğini söyledi. Davayla ilgilenen avukatların tutukluluk kararına yaptığı itirazın İstanbul Sulh Ceza Hakimliğince değerlendirmesi sonucunda dokuz gencin tahliyesine karar verildi. Cuma akşam saatlerinde serbest bırakılan gençlerden Şeyma Yıldırım ANKARAGÜNDEM’a konuştu. Gözaltı ve tutukluluk süresince yaşadıkları hak ihlallerini anlattı.

Eylemi gerçekleştirdikleri andan itibaren polislerin kimi zaman kendisini kimi zaman diğer eylemci arkadaşları darp ettiğini ifade eden Yıldırım, Vatan Emniyete vardıklarında kendilerine çıplak arama yapıldığını anlattı. Yıldırım, “Filistin için barışçıl eylem yapan bizlere tüm onur kırıcı muameleleri uyguladılar. Çıplak arama hakkında şikayet dilekçesi verdim. Çıplak arama tamamen hukuka aykırı bir şekilde yapıldı. Cezaevine girerken yine aynı şey tekrarlandı” dedi.

Yıldırım, darp gibi kötü muamelede bulundukları anları kameranın görmediği veyahut kameranın olmadığı alanlarda yaptıklarını ifade etti:

“Gözaltı aracından sonra kontrol için hastaneye gittik. Beş saat bekletildik, bu sürede tuvalete gitme izni dahi verilmedi. Bunun en doğal hakkımız olduğunu söylediğimizde ise şiddetle karşılık verdiler. Aynı şekilde nezarethanede tutulduğumuz üç gün boyunca abdest almak için yalvarmak zorunda kaldık, lavaboda ise sabun bile yoktu. Sabun istedik, ibadet edebilmek için temizliğe ihtiyacımız olduğunu söyledik ancak sabun temin edilmedi. Çok uzun süre yemek verilmedi. Adliyeye gitmeden önceki 18 saat aç bırakıldık. Nezarethaneden çıkarken ise bize bir evrak imzalatmaya çalıştılar, imzalamayı reddettik. Duruşmadan önce avukatların temin ettiği yemekleri yiyebildik. Duruşma sonrasında ise slogan attığımız için darp edildik. Cezaevine götürülmek için araçlara bindirilirken kolumuza plastik kelepçe taktılar. Yaklaşık 6 saat kelepçeyle durduk. Cezaevine vardığımızda koğuşa yerleştirme işlemlerimiz sabah saat 08.00’e kadar sürdü. Bu süreçte sandalye üzerinde montlarımız olmadan beklemek durumunda kaldık.”

Exit mobile version