Beyanda; “Toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli canlı tutmak amacıyla İslâm dininin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güncel bilgi ile toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Başkanlığımız; toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli ayakta tutan, bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan, İslâm Dini ile ilgili her konuda referans alınan en etkin ve en saygın bir kurumdur.
Davaya konu kişilerin fiil ve davranışları, bu durumu temelden sarsan ve telafisi imkânsız sonuçlara sebep olmaktadır. Nitekim vicdanlara hitap eden din hizmetlerinde itimat ve güvenin kaybolması halinde boşluk kabul etmeyen bu alanın çeşitli sapık akım ve gruplara kalacağı tartışmasızdır. Hukukun üstünlüğünü ve devlet otoritesini tanımayan, güçsüzlüklerini gizlemek amacıyla halka karşı şiddet kullanmaya yönelen ve uluslararası destek gören örgütlerin, siyasi hedeflere ulaşmak için masum insanları bile hedef alabilen eylemleri maddi ve manevi kayıplara sebep olmaktadır. Bu eylemlerin ülke ekonomilerine de büyük zararlar verdiği bilinen ve tartışılmaz bir gerçektir.
Terör, kitlelere yönelik hedef gözetmeyen şiddet eylemleriyle, toplumun güven duygusunu ortadan kaldırarak devletle toplum arasında güveni zedelemektedir. Kamu hizmeti sağlayan Kurumumuzun yönetiminde olan Camilerin terör eylemleri sebebiyle zarar görmesi toplum nezdinde Devleti itibarsızlaştırmaya yöneliktir. Dış ve iç kaynaklı, yıkıcı, bölücü ve her türlü tehdit ve terör olaylarını bertaraf ederek halkımızın sevgi, kardeşlik, barış, huzur, güven, birlik ve beraberlik içinde hiçbir korku ve endişe hissetmeden yaşamlarını sürdürmesi için terör eylemleriyle ülkemize zarar veren kişilerin cezalandırılması ve dolayısıyla halk nezdinde Devletimizin itibarının güçlendirilmesi gerekmektedir” denildi.
Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Twitter hesabından şunları yazdı: “Kobanê Kumpas Davasına katılma talebi ile yazdığı dilekçede kendisini ‘Toplumu doğru bilgilendirmekle yükümlü, barış ve huzura katkı sağlayan saygın bir kurum’ olarak ifade eden Diyanet İşleri Başkanlığı, tam tersine saygın değil aleni şekilde toplumdan değil iktidardan yana taraf ve duyguları istismar eden bir kurumdur. Suçluların yanındadır. Bu ikiyüzlülüğü anlatmaya devam edeceğiz. 2021’de verdiği dilekçede camilere zarar verildi diyen Diyanet İşleri Başkanlığı, daha sonra yargılanan siyasetçiler üzerinden Kobanê Kumpas Davasına katılma talebinde bulunarak “toplumun dini değerlerini temelden sarsıldı” diyor. Hayır sarsılan sizin yalan dolanlarınız. Sarsılan sizin yalanlarınızdır. Sarsılan, sizin talan, çocuk istismarı, hukuksuzluklar karşısında suskunluğa bürünen ikiyüzlülüğünüzdür. Kobanê Kumpas Davasına katılma talebi ile yazdığı dilekçede kendisini ‘Toplumu doğru bilgilendirmekle yükümlü, barış ve huzura katkı sağlayan saygın bir kurum’ olarak ifade eden Diyanet İşleri Başkanlığı, açık şekilde Kürt düşmanlığı yapmaktadır. Bunu herkes görmelidir. Yargılanan siyasetçiler bizim onurumuzdur.”
Yeşil Sol Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise şu tepkiyi gösterdi: “@diyanetbasin da topa girmiş. Kobani davası mahpuslarının cezalandırılmasını istiyor. Ülkedeki zulme, işkenceye, Cezaevlerindeki haksızlıklara susan memurlar Yargı dağıtıyor! Allah, kitabında öncelikle adil olun der, iktidarın emir eri olun demez! Aldatan, din ile aldatma!”
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi’nde görülen duruşmaya eski vekiller Ayla Akat Ata ve Sabahat Tuncel yanı sıra birçok tutuklu da katıldı. Duruşmayı Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekilleri Ali Bozan ve Sırrı Sakık da izledi.
Dün suçlamalara ilişkin beyanları yarıda kalan Gülfer Akkaya’nın avukatı İbrahim Ergün, iki polis tarafından olaylardan 5 yıl sonra düzenlenen ve “araştırma tutanağı” olarak adlandırılan evraka dikkat çekti.
Mütalaada yer alan bu evrakın müvekkilinin gözaltına alınmadan 10 ay önce hazırlandığını dile getiren Ergün, bu evrakın delil olarak sayılamayacağını söyledi. Evrakın “kesin delil” olarak ele alındığını ancak 2020’de hazırlanmış benzer bir evrakın delil olarak mütalaaya konulmadığını paylaştı.