İlk olarak 2011 yılında dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından duyurulan Kanal İstanbul, Marmara Denizi’yle Karadeniz’i birbirine bağlayacak proje olarak açıklandı. Toplumsal muhalefet ise iktidarın Kanal İstanbul projesiyle, yeni bir rant oluşturacağı itirazında bulunarak projeye karşı çıktı, dava açtı. Askıya çıkarılan planlar, mahkeme kararıyla iptal edildi. Murat Kurum’un yeniden Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na atanmasıyla, planlar yeniden askıya çıkarıldı. Bakan Kurum’un onayının ardından mahkeme yeniden bilirkişi keşfi istedi. Ancak davacı kurumların öncelikli talebi, yürütmenin durdurulmasıydı. Avukat Ekin Öztürk Yılmaz, yürütmenin durdurulması mekanizmasının ivedi yargılamaya tabi olduğunu belirterek, sürecin hukuksuz ilerletildiğini ifade etti.
Gazete Duvar’da yer alan habere göre, Avukat Yılmaz, “Artık, Kanal İstanbul projesine ilişkin verilen ÇED olumlu kararına ilişkin keşif aşamasındayız. Daha önceki davalarda bilirkişi raporu mahkemeye sunulmuştu. Rapor projenin yaratacağı tahribatı gözler önüne sermişti. Sonrasında rapora göre mahkeme, iptal kararı vermek yerine, dosyaları Danıştay’a göndermişti. Tüm dosyalar da Danıştay’da görülmeye başlamıştı. Bilirkişi raporu da Danıştay’a gönderilmişti. İptal kararı yerine, yeniden bilirkişi yapılmasına karar verildi” dedi.
Davanın açılmasından bugüne gelinen süreçte, hala karar verilmediğini sözlerine ekleyen Ekin Öztürk Yılmaz, “Yürütmenin durdurulması mekanizması anlamı yitirildi. Yargılamadan beklenen amaç ortadan kaldırılmış oldu. Böylesi bir süreçten sonra keşif yapılacak. Danıştay, davacı asilin ya da vekilinin beyanda bulunmasına karar verdi. Keşfin aslında davacı tarafla birlikte yapılması gerekir. Bunun bir anlamı var. Bizim birtakım iddialarımız var. Göstermek istediğimiz yerler var. Fakat Danıştay, yargılamayı prosedüre sıkıştıracak bir karar verdi” diye konuştu.
Yılmaz, “Her dava bakımından bir kişinin konuşmasına karar verdi. Bu da hak arama özgürlüğünü zedeleyen bir tutum. Davanın açılmasından itibaren sürdürülen tavrın, devam ettirileceği duygusu yaratıyorlar. Mesleki olarak, bilimsel teknik ilkeler çerçevesinde TMMOB’un verdiği mücadele hukuksal anlamda da sürmeye devam edecek” ifadeleriyle Danıştay’ın hukuki açıdan aldığı kararları eleştirdi.