Türk Kızılayın kan bağışı etkinlikleri, deprem ile afetlere hazırlık ve sağlıklı yaşamı insanlara çağrıştırdığını aktaran Yılmaz, “Kızılay denildiği zaman ne akla gelsin dediğiniz zaman iyilik akla gelsin diyorum. Çünkü Kızılay günün sonunda bir kurum değil. Kızılay bir gönüllülük hareketi ve bu gönüllülük hareketinin ana omurgasını da iyilik oluşturuyor.” diye konuştu. MEB ile okullarda Kızılay Kolu’nun yaygınlaştırılması amacıyla pilot proje yürüttüklerini anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu sene MEB ile yaptığımız protokolle çalışmaların son aşamasına geldik. Bu çalışmalarla her ilçede bir tane ‘Kızılay öğretmeni’miz ve illerde de bir ‘koordinatör öğretmen’imiz oluyor. Ben küçükken Kızılay Kolu’ndaydım. Bizim için çok kıymetliydi. Bir tane ecza dolabımız vardı. O ecza dolabının anahtarı Kızılay Kolu’na verilirdi.
Belki benim de doktor olmamda etkisi olmuş bir Kızılay Kolu anım vardır. Bizim jenerasyonumuzda birçok insanda bu anı var aslında. Kızılay Kolu çocuklarımızı birbirini ayrıştıracak değil ama onları birleştirecek, bir ortak noktada buluşturacak. İyilik, yardımlaşma ve dayanışma temelinde hareket etmelerini sağlayacak bir kültürü, gelecek nesillerimize emanet etmeyi hedefliyoruz. Bu Kızılay kollarının büyük anlamdaki lansmanını da bu sene Kızılay Haftası’nda yapıyor olacağız.”
Türk Kızılayın bağışçılarının bağışlarını gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayı hedef edinmiş gönüllü grubu olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Türk milleti olarak bir oluruz, birlik oluruz. Bizim kendi deprem bölgemize de gücümüz yeter. Bizim bize ihtiyaç duyan kardeşlerimize de gücümüz yeter. Kızılayı bir kurum olarak değil, bir iyilik hareketi olarak, bir gönüllülük hareketi olarak konumlandıralım ve Kızılayımıza sahip çıkalım. Çünkü çocuklarımızın el ele tutuşma nedeni olmaya devam edecek.”