Program, 10 Ekim Derneği Eş Genel Başkanları İshak Oruç ve Mehtap Sakinci’nin konuşmalarıyla açıldı. Ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, TBB Başkanı Sağkan ve EMEP Genel Başkanı Aslan konuştu. Programın son konuşmacısı ise CHP Lideri Özel oldu.
Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Yakın tarihimizin en korkunç günlerinden birini dokuz yıl önce yaşadık. 10 Ekim 2015 günü Ankara Garı önünde DİSK’in, KESK’in, TBB’nin, TMMOB’un hepimize, bütün Türkiye’ye yaptığı ve emek, barış ve demokrasi mitingi için oradaydık. Aslında bir sürecin en son ve en kanlı halkalarından bir tanesini tamamlıyordu birileri orada. 7 Haziran seçimlerine iki gün kala Diyarbakır’da patlayan ve dört kişinin hayatını kaybetmesiyle başlayan süreç, 20 Temmuz’da Suruç’ta oraya oyuncak götüren, oraya sevgi götüren 33 gencimizin hayatını kaybetmesiyle ivmelenmiş, yaz boyunca sürekli birtakım karanlık eylemlerle Türkiye kana bulanmış, ülkeyi yönetenler failleri tarif ederken ‘kokteyl terör örgütleri’ diye tarifler yaparak bu kanlı sürecin kendileri dışındaki herkesin o süreçte olduğunu tarif etmiş ama bir yandan da anketlerle sonuçlarını ölçmüşlerdi.
Ve 10 Ekim günü, 10’uncu ayın 10’unda, sabah 10.10’da buluşmak üzere Türkiye’nin 81 ilinden otobüsler, yüzlerce ilçesinden minibüsler yola çıktı. Barış isteyenler bütün gece yollardan, sonra her birimizin hatıralarına büyük acılar ve en yüreğimizi dağlayacak kareler bırakarak şarkılarla, halaylarla, otobüslerden çekip paylaştıkları fotoğraflarla birlikte Ankara’ya doğru geldiler. Bir tuhaflık vardı. Normalde örneğin Manisa’nın Saruhanlı ilçesinin Azimli Köyü’nden KESK bileşenlerine üye üç canımızı kaybettik. Taziyesinde şunu duydum: Dediler ki ‘Normalde böyle bir eyleme giderken Turgutlu’da durdururlar, Salihli’de durdururlar, Uşak’ta bekletirler, Afyon’da çıldırtırlar, Ankara girişinde bekletirler ama araba hiç durmadı.’ Malatya’dan dinlediklerimiz de Hatay’dan dinlediklerimiz de hep aynı şeyi anlattı. O gece her zamankinin aksine hiçbir aracı durdurmadılar. Ve bir aracın önüne bir eskort vermedikleri kalmış sonradan gördüğümüz kadarıyla. Daha önce Adıyaman İslam Çay Ocağı’ndaki ekip -ki bir tanesi daha önce Suruç Katliamı’nın faillerinden bir tanesiydi- bizim yazdığımız, Sayın Veli Ağbaba’nın yazdığı IŞİD raporunda adı geçen kişi Yunus Emre Alagöz, bir önceki Abdurrahman Alagöz Suruç canlı bombasının kardeşi elini kolunu sallaya sallaya biri de hâlâ daha kimliği bilinmeyen bir Suriyeli bombacıyla birlikte gelmiş, bütün yolu aşmış, bütün aramalardan geçmiş ve adeta hepimize meydan okurcasına 10.10’u hedeflemiş, 10.04’te kendilerini patlatmışlardı.
Sonra işte bizim tanıştığımız süreç başladı. Üç gün boyunca hep birlikte ömrümüzün o en feci günlerini yaşadığımız adli tıp sürecini yaşadık. O günü hatırlatmak istemem ama unutmak da istemem. Bazı acıları hatırlatmamak unutmaya mal oluyorsa hatırlatmak lazım. Bu salonun öyle bir derdi yok ama bu konuşmaları canlı yayınlardan izleyenlerin, sosyal medyalardan takip edenlerin buna ihtiyacı var. Soma duruşmasının ilk günü 10 bin kişiydik. Her aileden bir kişi alınarak salona sığabildik. ‘Unutursak yüreğimiz kurusun’du. Son günü salonda 135 kişiydik. Öyle olunca cesaret geliyor birilerine. Sen faciayı gördüğünde, bilendiğinde değil; o bilenmiş halin sona doğru geldiğinde, köreldiğinde onlar adaleti katledecek cesareti bulabiliyorlar. O yüzden unutmamak ve yaşananları hatırlamak; o günkü kararlılığı, o günkü duyguyu taşımaya devam etmek gerekiyor.
Yarın da öyle günlerden bir tanesi. Tabii 10 Ekim Barış Derneği örnek bir organizasyon. Bu salonun dayanışması, bu salonun bilinci örnek bir bilinç. Bunun tüm alanlara taşınması lazım. Derneğin Eş Başkanlarının kıymetli açılış konuşmalarını, altlarına imza atarak takip ettim. Bundan sonra buradaki birlikteliğin hiç kimseden çekinmeden -ki niye çekinelim? Biz birbirimize evet, göbeğimizden bağlıyız ve acılarımızla bağlıyız. Birbirlerine değerleri, anıları, yaşanmışlıkları, hele hele acıları üzerinden bağlı olanların gücünü; birbirleriyle suçları üzerinden bağlı olanlar asla aşamazlar. Yeter ki biz niçin bir arada olduğumuzu, bizi bir arada tutanın ne olduğunu ve hedefimizi şaşırmayalım. O günün sürecini baştan sona anlatabiliriz. İsim isim, gün gün, tarih tarih bildiğimiz, takip ettiğimiz süreçler…