Sözbilir, yaptığı açıklamada, İzmir’de çeşitli üniversitenin katıldığı TÜBİTAK projesi kapsamında fayların daha iyi tanınması için çalışma yürüttüklerini ifade etti.
İzmir’in önemli bir bölümünün diri faylar üzerinde kurulduğunu dile getiren Prof. Dr. Hasan Sözbilir, aynı zamanda Ege Denizi altında da yıkıcı deprem üretme potansiyeli olan çok sayıda fay bulunduğunu belirtti.
Bu nedenle İzmir’in İstanbul’a göre deprem tehlikesinin daha yüksek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Hasan Sözbilir, aynı zamanda Aydın, Balıkesir, Denizli, Manisa, Afyonkarahisar, Muğla, Çanakkale, Adana, Bingöl ve Hatay gibi illerin de deprem tehlikesinin İstanbul’dan daha yüksek olduğunu savundu.
Son 100 yılda İzmir’deki yerleşim yerlerinden geçen fay hatları üzerinde önemli bir yıkıcı deprem gelişmediğine dikkati çeken Prof. Dr. Hasan Sözbilir, şunları kaydetti:
“Fakat Türkiye Diri Fay Haritası’na göre İzmir ilini doğrudan etkileyebilecek çok sayıda fay bulunmaktadır. İzmir sınırları içinde 17 fayın yanı sıra komşu il sınırları içinde ve Ege Denizi altında olduğu halde İzmir ilini etkileyebilecek fay sayısı 30 civarındadır. Tarihsel deprem kataloglarına baktığımızda İzmir’in ortalama 300 yılda bir yıkıcı deprem geçirdiği anlaşılmaktadır.
Tarihsel kayıtlar son yıkıcı depremin 1688 yılında gerçekleştiğini ve bu depremde binlerce insanının can verdiğini göstermektedir. Son yıllarda İzmir fayları üzerinde tarafımızdan yapılan çalışmalarda bazı faylar üzerinde sismik enerjinin biriktiği anlaşılmıştır. Bu nedenle İzmir’de depreme hazırlık konularına öncelik verilmesi gerektiği aşikardır.”
Prof. Dr. Sözbilir, İzmir’deki faylarla ilgili bir erken uyarı sistemi ve farklı deprem senaryoları üzerinde çalıştıklarını, hangi fay kırıldığında hangi ilçede ne tür bir hasar oluşabileceğine ilişkin modellemeler yaptıklarını kaydetti.
Yüksek Öğretim Kurumu Araştırma Destek Programı (ADEP) desteğiyle devam eden projenin önemine işaret eden Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Yakın gelecekte deprem üretmesi beklenen fayları sanal ortamda çalıştırarak deprem senaryoları üretiyoruz. Böylece gerçek anlamda deprem olmadan önce nerelerin ne ölçüde hasar göreceğini önceden bilmiş olacağız” ifadelerini kullandı.