soL haber’in aktardığına göre; Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin yaptığı açıklamada “Aile olayı ihbar ettiğinde tarikat, aileyi önce baskı altına almaya çalışmış, dosyanın kapatılması için uğraşmıştı. Başaramadılar. Bugün mutlu olsak da biliyoruz ki tarikat ve cemaatler kapatılmadığı sürece çocuklar güvende değil” ifadeleri kullanıldı.
İstanbul Valiliği yurt müdürünü açığa alıp yurdu mühürlemişti. Ancak yurdun resmi olarak kapatılmasına rağmen halen faaliyetini sürdürdüğü, yurtta kalan çocuklar olduğu ortaya çıkmıştı.
Karar duruşmasının ardından Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK) adına konuşan Neriman Keske, “Pazartesi günü de bu yurdun resmi olarak kapatılmış olmasına rağmen hâlâ giriş çıkışların olduğu, aktif bir şekilde kapıların açık olduğunu tespit ettiğimiz için Milli Eğitim Müdürlüğüne yurdun tamamen kapatılması aynı zamanda bu yurdun hemen yanında aynı tarikat tarafından aynı yönetim kadrosuyla işletilen liseli öğrencilerin kaldığı bir diğer yurdun da kapatılması için dilekçelerimizi verdik” açıklamasını yaptı.
Keske, suçun arkasında sadece yargılanan kişinin olmadığını söyleyerek şunları ekledi:
“Tarikatların sivil toplum kuruluşları olduğunu iddia eden ve semirmeleri için alan açan iktidar, aileleri-çocukları bu yurtlara mahkum eden düzenle hiçbir kavgası olmayan muhalefet de suçlu. O yüzden bu örgütlü karanlığın karşısında durabilecek tek gücün örgütlü bir halk olduğunu düşünüyoruz ve tüm yurttaşlarımızı bu mücadelenin parçası olmaya çağırıyoruz.”
Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği’nin adına konuşan avukat Arzu Topuz, müvekkillerinin 2023 yılının ilk yarısı boyunca zincirleme ve nitelikli şekilde cinsel istismara uğradığını dile getirdi. Topuz yargılamanın her bir safhasında çocukların maruz ve mecbur bırakıldığı gericiliğin gözler önüne serildiğini dile getirdi.
Topuz’un verdiği bilgiler şöyle:
“Sanık 4-5 yıldır bu yurtta aktif olarak çalışan, çocukların bakım ve gözetimiyle ilgilenen, geceleri yurtta kalan bir görevliydi. Bu sanık yurda alınırken de bulunduğu süreçte de eylemleri ve sicili hiçbir şekilde sorgulanmadı. Bu sorgulamayı kimin yapacağı da meçhul. Yönetim kadroları eğitim verme konusunda hiç eğitim almayan insanlar. Yargılamanın başından beri tek suçlunun sanık olmadığını söylüyoruz. İstismara uğrayan çocuğun ailesi, istismarı ihbar edeceği dönem kurum tarafından baskıya maruz kaldı. Bu 28 yıllık ceza yaşadığı şeyi ailesine anlatıp suçun soruşturulmasını sağlayan 11 yaşındaki cesur bir çocuğun, bütün baskılara ve yalnızlaştırılmalara rağmen hukuki süreci bu aşamaya getirmiş bir anne ve babanın, bu meseleyi başından itibaren takip eden ‘çocukları bu karanlığa teslim etmiyoruz’ diyen bizlerin ve bu mücadeleye omuz veren dostlarımızın kazanımıdır.”
Soruşturma ve yargılama sürecinde savunması alınan Sığın ise suçlamaları reddetti. Sığın, “Benim Y. ile diyalogum sadece bazen odamdaki bilgisayarımı, şarj kablomu getirmesini rica etmekten ibaret. Y.’nin grubu bazen geceleri kâğıttan top yaparak oynarlardı. Ben de grup hocasına durumu bildirirdim. Hocası da Y.’ye ceza verirdi. Bundan dolayı bana iftira atmış olabileceğini düşünüyorum” dedi.