Köylüler için verilecek tapuların daha büyük ranta alan açacağı uyarısında bulunan Ormancılar Derneği Başkanı Özkara “Köy halkı yerini 8-10 milyona, arsayı alan da villa kondurup 40-50 milyona satacak” dedi. Kuzey Ormanları Savunması Sözcüsü Başar da bu alanlara imarın TOKİ eliyle daha büyük tahribatı getireceğini söyledi. ‘İstanbul tahrip döngüsüne girdi’ diyen Başar “Bir yere köy kuruluyor, taş ocağı ile fabrika açılıyor, hemen yanına TOKİ konut dikiyor, OSB inşa ediyor. Villa dikiliyor” dedi.
İstanbul’un akciğerleri olan ormanlarda rant talanı sürüyor. Ömerli ve Darlık barajı altında kalan iki köy Şile ormanlarına taşındı. Buradaki tehlikeyi Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Özkara “Köy halkı tapusunu alınca yerini 8-10 milyona, arsayı alan da üzerine villa kondurup 40-50 milyona satacak. Rantçılar hazırda bekliyor” sözleriyle anlatı. Kuzey Ormanları savunması Sözcüsü Başar da TOKİ eliyle de bu alanların imar bölgesi haline getirildiğini söyledi.
ANKARAGÜNDEM’ın gündeme getirdiği ormanlık alanların talan edilmesi haberlerine bir yenisi daha eklendi. İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan Ömerli ve Darlık barajlarının altında kalan iki köyün, Şile ormanlarının içine taşınmasıyla başlayan süreç, ormanların tahribatına yol açıyor. Yeni bir karar ile ormanlık alanın daha da küçülmesi ve rantçıların bölgeye akın etmesi bekleniyor. Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Hüsrev Özkara ormansızlaştırma tehlikesini “Şimdi köy halkı tapusunu alınca orman içindeki yerini 8-10 milyona satacak. Arsayı alan üzerine villa kondurup 40-50 milyona satacak. Rantçılar hazırda bekliyor” sözleriyle dile getirdi.
İSTANBUL’DA TAHRİP DÖNGÜSÜNE GİRİLDİ: Öte yandan Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Şile’de toplam 222 bin metrekarelik alanın daha Kuzey Ormanları sınırları dışına çıkarılmasını Kuzey Ormanları Savunması Sözcüsü Başar Alipaça ANKARAGÜNDEM için değerlendirdi. Alipaça’ya göre yaşanan tüm bu talan, iktidarın yanlış kentleşme ve kenti büyütme politikaları sonucunda yaşanıyor. Alipaça bir yanda susuzlukla karşı karşıya kalındığını fakat bir yandan da ormanların sistematik bir şekilde tahrip edildiğini belirtiyor ve İstanbul’un girdiği “Tahrip döngüsü”nü şu sözlerle anlatıyor: “Ömerli havzasını besleyecek olan su havzalarını inşaatlara boğmuşlar, her herde inşaat var ama bir yandan da Ömerli barajını genişleteceğim diye köyü istimlak ediyor ve ormandan onlara yeni yer veriyorlar. Bir tahrip döngüsüne girmiş durumdayız. Bir yere taş ocağı açıyorsanız mesela oraya yerleşim yeri yapmazsınız, bir yere fabrika kuruyorsanız hemen yanına TOKİ konutları falan getirmezsiniz. Böyle bir kuralsızlık plansızlık var. TOKİ konutları yapılıyor, bakıyorsunuz hemen yanına organize sanayi bölgesi (OSB) yapılmış. Baraj yapılıyor, bir bakıyorsunuz barajın yanına kadar villalara izin vermiş, bütün su havzasını doldurmuşlar. Ama aynı zamanda biz barajı çok önemsiyoruz deyip barajı büyütmeye çalışıyorlar. Her şey aynı anda bir kuralsızlık içinde yürüyor.”
BİNLERCE AĞAÇ TIRAŞLANACAK: Alipaça, Darlık çevresinin sık ormanlardan oluştuğunu ve buranın yerleşime açılmasının binlerce metre kare alandaki ağacın traşlanması anlamına geldiğini söylüyor: “Bu yapılan, taşıma suyun miktarın artırmak ve Ömerli barajında tutmak için yapılan çalışmaların sonucu bu. Bu da bir şekilde ormanın da sular altında kalmasına yol açacak. Bundan etkilenen köyleri taşımak için bir rezerv alanı, kamulaştıracağı bir alan yok. Orman hem bedava hem de yasal olanağı var. Bir çırpıda orman olmaktan çıkarmış, yerleşime açmış. Darlık’ın çevresi sık ormandır, boşluk veya tarım arazisi yok orada. Bu da çok büyük bir ormanlık alanı tıraşlayacakları anlamına geliyor. Darlık’ta orman statüsünden çıkarılan alan 153 bin metre kare. Öte yandan bu istimlak edilen köyler de tarihi köyler. Darlık çok eski yerleşme ve bunun tarihini de sıfırlayacaksın. Ormanda dönüm dönüm araziyi tıraşlayıp, buraya da toki konutları dikip, köy kurdum diyerek bu insanları yerleştireceksin. Burada tarihi miras, bellek kaybı da var.”
SUSKUNLUĞUN BEDELİ BÜYÜK OLUR: Alipaça, tüm bu kuralsızlık ve plansızlığa rağmen pek çok kesimin bu talana sessiz kalmasını da, iktidarın “İstanbul’u suyunu karşılayacağım” söylemiyle açıklıyor ancak bu tahribatın sonucunda doğa kaybının daha büyük sorunlara yol açacağı ve bu suskunluğun bir bedeli olacağını da belirtiyor.