2021 yılında yaşanan büyük müsilaj felaketinin ardından hazırlanan Marmara Eylem Planı’nın uygulanmasında yetersiz kalındığını belirten Sarı, denizdeki kirlilik yükünün azaltılmaması halinde müsilajın kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Sarı, Marmara Denizi çevresinde yaşayan 25 milyon insanın atıklarının sadece yarısının arıtıldığını, geri kalanının ise doğrudan denize bırakıldığını ifade etti. Sanayi, tarım ve denizcilik atıklarının denize dökülmeye devam ettiğini belirten Sarı, “2021 yılında ne kadar kirletiyorsak, şu anda da o kadar kirletiyoruz. 22 maddeden oluşan eylem planının 14’ü, denizin kirlilik yükünü azaltmakla ilgiliydi. Ama bunu yapamadık. Yapamadığımız için bu müsilaj riski, Marmara Denizi’nin başının üstünde kılıç gibi sallanmaya devam edecek. Bu tehlikenin tekrarı kesin. Müsilaj, zamanı meçhul bir ekolojik felaket bizim için.” dedi.
Kirliliğin bu şekilde devam etmesi halinde ekosistemine ömür biçemeyeceğimizi söyleyen Sarı, “Marmara Denizi, her gün, biraz daha bozulacak. Biraz daha Marmara Denizi’nden yararlanamaz hale geleceğiz. Balıklar azalacak. Denize girme noktasında daha çok risk var. Şu anda yaşadığımız gibi. Bu yüzden denizdeki kirliliği mutlaka ve mutlaka azaltmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Marmara Denizi’ndeki balık türlerinin müsilajdan büyük zarar gördüğünü ve türlerin yüzde 25 oranında azaldığını belirten Sarı, “Müsilajdan önce 4 balığımız varsa, sonrasında 3 balığımız kaldı.” diyerek durumu özetledi.
Özellikle sofralarımıza gelen balıkların azaldığını ifade eden Sarı, “Daha çok pelajik balıklar. Soframıza gelen hamsi, istavrit, lüfer, sardalya, kolyoz gibi, palamut gibi balıklar bağlamında yüzde 25 düzeyde bir azalma var.” dedi.