Zeynep Koçak, Derealizasyon adı verilen gerçeklik algısının yitirilmesi olarak özetlediği hastalığının tedavisinin olmadığını belirtti.
Sözlerine, “Ben isyan edeceğim biraz” diyerek başlayan Zeynep Koçak, daha sonra; “Ben yaklaşık 23 yıldır Derealizasyon adı verilen yani gerçeklik algısının yitirilmesi olarak özetleyebileceğim, normalde 15’er dakikalık ataklar halinde olan ama bende atipik bir versiyonu mevcut olduğu için 23 senedir aralıksız 7/24 her gün yaşadığım ve gerçek hissetmek nasıl bir şey artık unutalı çok olduğu bir rahatsızlıkla uğraşıyorum. Maalesef tedavisi olmayan bu rahatsızlıkla beraber üzerine anksiyete, panik atak gibi bir rahatsızlıklar eklenince inanın her şey yolunda gitse bile ilerlemek çok zor oluyor” ifadelerini kullandı.
Ardından iş hayatında yaşadığı sıkıntılara da değinen Zeynep Koçak, daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir de bunun üzerine ‘Küçük Esnaf’tan sonra yazdığım onlarca işim istisnasız kabul olduğu halde ya sözleşmeden dönmesi ya sözleşmenin iptali ya da çekilmesine rağmen yayınlanmadığı bir 9 sene geçirdim. Bana 9 sene önce ‘Mutlaka her şey yoluna girecek’ diyen arkadaşlarım ve ailem 9 sene sonra da hâlâ aynı cümleleri kuruyor. Bu süre zarfında yazmaya âşık olduğum için tüm kötü sonuçlanan işlerden sonra maksimum bir hafta depresyona girip sonrasında dayanamayıp tekrar bir şeyler üretmeye devam ettim. En son projem yine büyük bir yapım şirketi tarafından kabul edildi, hazırlıklar başladı ve bilin bakalım ne oldu? İptal keyfi…
Bu süre zarfında bana bir kısmın fanları tarafından yapılan linçler, çalışma arkadaşlarım tarafından yapılan mobbingler, yönetmenler ve yapımcılar tarafından yapılan tacizler, en yakınlarımdan yediğim kazıklar falan bunlarda bahsetmeyeceğim bile… Her şeye rağmen kendime olan inancımı asla kaybetmedim. Yoksa bu kadar projeyi üretemezdim. Dışarıdan nasıl gözükürsem gözükeyim gerçekte sürekli ayağa kalkmaya çalışıyorum. Çoğu arkadaşım hastalığımı bilmez. Çünkü yapabilecekleri hiçbir şey yok ya da yaşadığım travmaları bilmez anlatamadığım için..
Şu an kendime olan güvenimi kaybetmesem de geleceği düşündüğüm an inanılmaz bir korku ve dehşet yaşıyorum. Bugün olduğu gibi… Çünkü 9 sene yokuş aşağı yürüyünce insan ister – istemez güzel şeyleri hak etmediğini düşünüyor. Zaten geleceğimi düşündüğümde bu yüzden dehşete kapılıyorum. Normalde beni tanıyan insanlara aciz gözükmeyi hiç sevmem. Ben ne yaşıyorum kime ne? Niye paylaşıyorum? Ne yapıyorum kendimi mi acındırıyorum? Bana üzülün mü istiyorum? Hiçbiri değil… Sadece tüm bunların buraya yazabilecek kadar normal şeyler olduğunu hissetmeye ihtiyacım var. Başarısızlığın, üzülmenin, depresyonun, hastalığından bahsetmenin, ağlamanın, zaman zaman pes etmenin normal bir şey olduğunu düşünmeye ihtiyacım var. Ben bugün böyleyim yarın yine ayağa kalkarım çünkü işime aşığım, üretmeden duramam. Her yazdığım şeyden sonra hissettiğim o heyecandan da vazgeçemem ama bugün kötüyüm be.”
Derealizasyon, kişinin gerçek dünyanın dışına çıkıp kendi benliğinden ve çevresinden uzaklaştığı ve koptuğu dissosiyatif bir bozukluktur. Bu bozukluk aynı zamanda duyarsızlaşma şeklinde de ifade edilir. Hem kendisinden hem de çevresinden kopan birey, çevresindeki insan ve nesneleri gerçek dışı algılar.