Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması Ödül Töreni’nde konuştu Açıklaması

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması Ödül Töreni’nde konuştu Açıklaması

Altun, TRT Arı Stüdyosu’nda bu yıl 10’uncusu düzenlenen, “TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması Ödül Töreni”nde yaptığı konuşmada, 12 kategoride 36 projenin ödül almaya hak kazandığını dile getirerek, genç iletişimcileri tebrik etti.

İletişim ve medya dünyasının son yıllarda köklü değişimlere, dönüşümlere sahne olduğuna işaret eden Altun, Türkiye’nin bu dönüşüm süreçlerinde belirleyici bir aktör, özne olmak zorunda olduklarını söyledi.

Altun, “Özne olduğumuz takdirde, mevcut enformasyon düzenindeki adaletsizliğe meydan okuyabiliriz. Özne olduğumuz takdirde, yalan siyasetine, dezenformasyon politikalarına karşı hakikatin savunuculuğunu yapabiliriz. Özne olduğumuz takdirde, bölgemizde, coğrafyamızda, İslam dünyasında, Türk dünyasında, Bağdat’ta, Tahran’da, Beyrut’ta, Kudüs’te veya Gazze’de yaşananları Batılı medya tekellerinin süzgecinden geçirerek değil, sahadan kendi bilgilerimizi edinerek bütün dünyaya anlatabilir, dünyaya neyin doğru neyin yanlış olduğunu sahih bir şekilde gösterebiliriz. Özne olduğumuz takdirde, kendi ad ve hesabımıza konuşabiliriz.” ifadesini kullandı.

Hikayeyi kim anlatıyorsa iyiyi de kötüyü de onun tayin edeceğine dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:

“Bugün birçok düşünür, küresel iletişim rejiminde sömürgecilerin, sömürgeleştirilen insanların kendi hikayelerini anlatma hakkını nasıl ellerinden aldığını, Batı’nın medyatik temsillerinin mazlum halkların gerçek sesini ne şekilde bastırdığını, Batılı bilgi üretim süreçlerinin uyguladığı epistemik şiddet aracılığıyla tüm dünyada ezilenlerin hikayesini hangi yol ve yöntemlerle gizlediğini gözler önüne seren eserler veriyor.”

Altun, “Batı medyası, Batı dışı dünyayı egzotik içeriklerle yahut şiddet içeren imgelerle temsil ederek, hem Batı dışındaki toplumlarla ilgili hakikati çarpıtıyor hem de Batı’nın etnosantrizmini kurumsallaştırıyor. Eğer bu çarpık düzene itiraz etmez ve kendi hikayemizi anlatma imkanından mahrum kalırsak, kendi hikayemizi anlatma cesaretini göstermezsek, bu takdirde hem kendi varlığımızı tehlikeye atarız hem de hakikate ihanet ederiz.” dedi.

Yazar Aldous Huxley’in “Hakikatin saklanması, insanları köleleştirir, hakikatin ifşası ise insanları özgürleştirir.” sözünü anımsatan Altun, “Şunu özellikle vurgulamak isterim ki biz, Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde küresel dünya düzenindeki adaletsizlikle, sömürgeci politikalarla mücadele ederken aynı zamanda bu adaletsizliği ayakta tutan medya emperyalizmiyle ve onun tanımlama tekeliyle de mücadele ediyoruz.” diye konuştu.

“Sahici içeriklere ulaşmak giderek zorlaşıyor”

Altun, dijitalleşme ve yapay zekanın yaygınlaşmasının, hakikat karşıtı bir enformasyon eko-sistemine zemin hazırladığını belirterek, “Hep birlikte yalanın hükümferma oluşuna şahitlik ediyoruz. Bir yanda içerik enflasyonu yaşanırken, öte yandan sahici içeriklere ulaşmak giderek zorlaşıyor ve bu süreçte kamusal denetim de kamu çıkarı adına denetim de günden güne zorlaşıyor. Dolaşıma giren şey hakikat mi, yoksa hakikati tahrif eden, hakikat düşüncesini bile anlamsızlaştıran yalan, manipülasyon veya dezenformasyon mu?” dedi.

Maruz kalınan dezenformasyon bombardımanında içeriğin doğruluğunu teyit etmenin, mecranın yapısı, işleyişi ve hızı dikkate alındığında, özellikle kullanıcılar için oldukça meşakkatli bir iş olduğunu söyleyen Altun, bu nedenle kamusal denetim ve düzenleme süreçlerine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Bu ve benzeri zorlukları aşabilmek adına Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesi altında Dezenformasyonla Mücadele Merkezini kurduklarını anımsatan Altun, “Bunu yaparken amacımız, yalanın, manipülasyonun, dezenformasyonun tespiti ve doğru bilginin ulusal ve uluslararası kamuoylarıyla hızlı bir şekilde bütün boyutlarıyla paylaşılması.” ifadesini kullandı.

Kamusal yarar adına sadece doğrulama ve teyit mekanizmalarıyla yetinemeyeceklerini belirten Altun, şunları söyledi:

“Sosyal medya başta olmak üzere dijital mecralara ilişkin etkin hukuki düzenlemelere, caydırıcı tedbirlere ihtiyacımız var. Zira bizler Sayın Cumhurbaşkanı’mızın bugünkü konuşmalarında ifade ettiği gibi gençlerimizi sosyal medyanın ve dijital mecraların karanlık dehlizlerine teslim edemeyiz. Bu platformların, şiddeti, vahşeti özendiren, yaygınlaştıran mecralara dönüştükleri ne yazık ki açıktır. Şunu da özellikle belirtmek isterim ki bu süreçte konvansiyonel medya kuruluşlarından da sorumlu yayıncılık ilkesi gereğince hareket etmesini bekliyoruz.

Exit mobile version