Saadet Partisi ve Gelecek Partisi, 15 Mayıs 1948’de İsrail’in bağımsızlığını ilan ederek Filistin topraklarının bölünmesi ve Filistinlilerin sürgün edilmesinin yıl dönümü nedeniyle İsrail Büyükelçiliği önünde toplanarak basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir, Saadet Partisi TBMM Grup Başkanı Selçuk Özdağ ile bazı milletvekilleri ve partililer katıldı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu15 Mayıs 1948’de Nakpa ile Filistin topraklarının parçalandığını hatırlattı. “76 yıldır bütün emperyalist güçleri bütün uluslararası lobileri arkasına almış bir terör devleti bir halkın kaderine hükmetmeye çalışıyor” diyen Davutoğlu açıklamasında şunları söyledi:
“FİLİSTİN SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA ASLA TARAFSIZ OLAMAYIZ”
“Bir halk yüzlerce yıldır yaşadıkları topraklardan emperyalizmin sömürgecilerin baskısı ve desteği ile kurulmuş bir terörist grup tarafından topraklarından sürüldü, tarih 15 Mayıs 1948. Filistin toprakları parçalandı ve Filistin topraklarından sürülen masum ve mazlum halk Gazze’ye ve Batı Şeria ayrıca diğer ülkelere mülteci olarak gitmek zorunda kaldı ve 7 aydır bir büyük mücadele veren Gazze halkı bugün hala sürmekte olan Nakpa’ya karşı direniyor. Nakpa büyük felaket demek. Aslında 15 Mayıs 1948’den bu yana 76 yıldır bu Nakpa sürüyor ve 76 yıldır da bütün emperyalist güçleri bütün uluslar lobileri arkasına almış bir terör devleti bir halkın kaderine hükmetmeye çalışıyor ve o halk direniyor. 15 Mayıs aynı zamanda Yunan askerlerinin İngiliz sömürgecilerinin desteği ile İzmir’e çıktığı ve Hasan Tahsin’in ilk kurşunla İstiklal Savaşımızın başladığı gündür. Eğer o zaman İstiklal Harbimizi yapmamış olsak muhtemelen bize de bir Nakpa yaşatılacaktı. 19. yüzyıldan bu yana dünyanın değişik yerlerinde Doğu halkları Afrikalıları sömürgeciliğin baskısıyla kendi topraklarından sürüldüler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti mazlum halkların ilk bağımsızlık mücadelesinin sonunda doğdu. Dolayısıyla Biz Filistin söz konusu olduğunda asla tarafsız olamayız. İnsanlığın tarafındayız.”
“BU SAVAŞ İSRAİL İLE İNSANLIK ARASINDA OLAN BİR SAVAŞTIR”
Dünyada İsrail’e karşı küresel bir tepkinin oluştuğunu belirten Davutoğlu açıklamasında şunları söyledi:
“Uluslararası medya ne derse desin bugün dünyada bütün bu baskılar karşısında uyanan bir bilinç var. Ben dün Güney Afrika’dan geldim. Güney Afrika Cumhurbaşkanının ve Dışişleri Bakanı daveti ile orada yapılan bir kongrede konuşma yaptım. Dünyanın 50 ülkesinden gelen hemen hemen her dinden, her kıtadan, her etnisiteden, her düşünce tarzından İnsanlar bir araya geldiler ve aynı sesi yükseltiler ‘Gazze yalnız değildir, Filistin yalnız değildir, İsrail soykırım suçu işlemektedir ve ona destek olanlarda soykırımında iş birliği yapmaktadır’. Orada da vurguladım. Tekrar vurguluyorum, Uluslararası Besin ne derse desin bu savaş İsrail ve Hamas arasında bir savaş değildir. Bu savaş İsrail’e Gazze arasında da bir savaş değildir. Bu savaş İsrail’e Filistinliler arasında da bir bu savaş İsrailli Araplar ya da müslümanlar arasında değildir. Bu savaş İsrail ile insanlık arasında olan bir savaştır. Bütün insanlık değerleri 7 aydır. Gazze’de çiğnendi. 40 bine aşkın insan daha enkazdan altında binlerce insanların olduğunu da göz önüne alırsak çok daha fazla sayıda insan öldürüldü. 15 bin çocuk katledildi. Hastaneler bombalandı. Bütün savaş suçları işlendi”.
“BUNLARIN HEPSİ SOYKIRIM SUÇUNUN İŞLENMESİDİR”
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın soykırım ifadesini hatırlatan Davutoğlu İsrail’in savaş hukukuna itibar etmediğini vurgulayarak şöyle konuştu:
“İsrail Savunma Bakanı açık bir soykırım ifadesi kullanarak ‘Biz insanlara değil insanımsı hayvanlarla savaşıyoruz, hiç bir yöntem kısıtlaması ön görmüyoruz her şeyi yapabiliriz’ Yani hiçbir savaş hukukuna itibar etmeyeceğiz diyor ve her şeyi, ‘Gazze’yi yerle bir edeceğiz’ dedi. Bunların hepsi soykırım suçunun işlenmesidir. Burada bir kez daha biz 82 milyon adına Gazze’de mazlumların yanında olduğumuzu haykırıyoruz. 7 aydır her grup toplantımızda bunu gündeme getirdik. Dünya liderlerine mektup yazdık. Türkiye içinde halkımızın sesine bir çare olmaya çalıştık ve dünyada şu anda ülkeler üç gruba ayrıldı. Bir soykırımcılara destek verenler. Başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere birçok ülke daha saldırgan ilk anından itibaren açık çek verdiler soykırımcı bir devlete. İkincisi bu soykırıma karşı insanlığın sesi olan ülkeler. Ankara Meydanı’ndan birkaç gün önce Johannesburg’taki insanlara da sesleniyorum. Dün Güney Afrika basınıyla de uzun bir röportajda hayatım. Evet Ankara Güney Afrika’yı selamlıyoruz. Johannesburg’a selam iletiyoruz. Onlar bölgeden olmamalarına, Arap olmamalarına, Müslüman geçmişine sahip olmamalarına rağmen insan olmak ve Nelson Mandela’nın verdiği mücadelenin takipçileri olmak adına uluslararası Adalet Divanı gittiler ve Uluslararası Adalet Divanı soykırım suçlaması ile ilgili ilk ön kararın aldı. Hiç kimse unutmasın bugün bu insanlık vicdanının sesi olanlar tarihte unutulmayacak.
“TÜRKİYE NİYE SESSİZ KALDI?”
Güney Afrika’da çok şu soruyla karşılaştım, ‘Türkiye niye sessiz kaldı?’ Arap ve İslam dünyası bizi niye yalnız bıraktı? Niye davaya müdahil olmak için bu kadar uzun süre beklediniz? Onlara şunu söyledim soykırımı yapanlar tarih boyunca unutulmayacaklar. İnsanlık katilleri olarak. Soykırıma sessiz kalanlar sessiz kaldıkları için unutulmayacak ama Güney Afrika başta olmak üzere soykırımının ilk anından itibaren sesini yükselten Brezilya, Nikaragua, Kolombiya, Şili gibi ülkeler tarih boyunca anılacaklar. 3 grup ülkeler ise pasif olarak bu soykırımı uzun süre seyredenler. Maalesef ülkemizde 7 ay boyu ticareti sürdürmek dolayısıyla uluslararası alanda büyük bir itibar kaybına uğradı. Bu uluslararası platformlarda sorulara cevap verirken açıkçası ülkemi savunmakta zorlandım. ‘Niye Türkiye’den soykırımcılara demir çelik gidiyor’ diye sordular bana uluslararası akademisyenler aktivistler. Bolivyalı bakan sordu Mozambik’ten gelen Bakan sordu, ‘Niye Türkiye sessiz kaldı bugüne kadar?’ Arkadaşlar Onun için İstiklal Savaşımız 15 Mayıs ve iki 15 Mayıs arasında köprü kurdum. Gazi Mustafa Kemal de İstiklal Savaşı’nı biten bütün komutanları bu savaşı yürütürken mazlum milletler adına yürüttüklerini farkındaydılar. Sömürgeciliğe karşı yürüttüklerinin farkındaydılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nevzuhur bir devlet değildir. Zalim ile mazlum arasında, sömürgecilikte bağımsızlık mücadeleleri arasında tarafsız değildir.”
“TÜRK ÜNİVERSİTELERİ NEREDE HANGİ BİLDİRİYİ YAYINLADILAR?”