11 yaşındaki Atakan Şahin ve ailesi, İstanbul’un Tarlabaşı semtindeki karanlık bir odalı bir apartman dairesinde yaşam mücadelesi veriyor. Altı kişilik ailenin akşam yemeği bir tencerede pişen makarna. Anne Rukiye Şahin’in “Dört çocuğum var. Tavuk yiyemiyorlar, et yiyemiyorlar. Okula yırtık ayakkabılarla gönderiyorum” sözleri, ailenin içinde bulunduğu çaresizliği açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’de yaklaşık 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor ve bu çocuklar, dünya genelinde yoksulluk döngüsünden çıkamayan milyonlarca çocuğun bir parçası.
Türkiye İstatistik Kurumu ve UNICEF’in 2023 raporlarına göre, ülkede çocukların üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu durum, çocukların erken yaşta ailelerini desteklemek için okulu bırakmalarına veya yarı zamanlı eğitim sistemlerine yönelmelerine neden oluyor. Atakan, günlerini babasıyla birlikte çöp kutularında geri dönüştürülebilir malzeme arayarak geçiriyor. “Okula gidemiyorum çünkü param yok” diyen Atakan, kazandıkları parayla kardeşlerinin okul masraflarını karşılamaya çalışıyor. Ancak bu çaba, onların temel ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmiyor.
Tarlabaşı, İstiklal Caddesi’nin hemen yanı başında olsa da, parlak vitrinlerin ve lüks restoranların gölgesinde derin bir yoksulluk barındırıyor. Çocuklar, sabahları çöp topluyor, akşamları mendil ya da küçük eşyalar satarak ailelerine destek olmaya çalışıyor. Yoksulluk araştırmacısı Hacer Foggo, Türkiye’nin bir “kayıp nesil” yetiştirdiğini belirtiyor. Foggo, çocukların haftada birkaç gün okula gidip kalan günlerde çalıştığı programların gerçek bir eğitim sağlamadığını, aksine ucuz iş gücü yarattığını ifade ediyor.
Şahin ailesi, devletten aylık 6 bin TL yardım alıyor. Ancak bu yardım, ailenin sadece kira giderlerini karşılamaya yetiyor. “Devlet bana yardım etmiyor. Çocuklarımla birlikte bu odadayım. Onlardan başka kimim var?” diyen Rukiye Şahin, hükümetin sosyal yardımlarının yaşam maliyeti krizine karşı yetersiz kaldığını vurguluyor.