Küresel büyümeyi etkileyen ticaretteki olumsuzluklardan, yaşlanan nüfustan, yükselen jeopolitik gerilimlerden, iklim krizinden ve bölgesel çatışmalardan söz eden Şimşek, yapay zekadaki gelişmelere dikkat çekti.
Şimşek, son yıllarda küresel ticarette yaşanan korumacılığa işaret ederek, “Küresel jeostratejik rekabetin sonucu olarak, ticarete getirilen sınırlamalar 2009 yılına göre yaklaşık 9 kat arttı. Korumacılığın bu şekilde devam etmesi durumunda küresel gayri safi yurt içi hasılada düşüşler görebiliriz.” dedi.
Ticari kısıtlamaların ABD ile Çin arasında yoğunlaştığını belirten Şimşek, şöyle konuştu:
“Artan tarifeler sonucunda ABD’de daha yüksek bir enflasyon ve daha yüksek uzun vadeli faiz oranları görebiliriz. Bu durum gelişmekte olan ülkeler ve küresel ekonomi için önemli bir sıkıntı. Çin’in bu tarifelere cevap olarak, ihracatını başka ülkelere yönlendirme senaryosu gündeme gelebilir. Dolaylı olarak bizim pazarlarımız da risk altında olacak.”
Bakan Şimşek, ABD’nin daha fazla tarife uygulamasının gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyeceğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Peki Türkiye buna nasıl yanıt verecek? Türkiye ticarette artan korumacı eğilimlere karşı dirençlidir. Gümrük Birliğini de eklediğimizde 54 ülkeyle serbest ticaret anlaşmamız var. Bu da toplam ihracatımızın yüzde 62’sine karşılık geliyor. Şu an kapsamlı ticaret anlaşmaları için görüştüğümüz başka ülkeler de var. Türkiye yakın ve dost ülkelerden tedarik eğilimlerinde de avantajlı konumda. Çünkü, Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar, Avrupa Birliği, Kuzey Afrika ile hem yakınız hem de dostuz. Bununla birlikte ulaşım yolları kanalıyla bölgesel bütünleşmeyi ve bağlantısallığı güçlendirmek konusunda avantajlarımız var.”
Bakan Şimşek, Türkiye’nin bulunduğu Orta Koridor’dan söz ederek, bu güzergahın küresel ticaret için en iyi yollardan olduğunu kaydetti.
Küresel borçlulukta yaşanan artışa dikkat çeken Şimşek, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin toplam borçluluk oranı hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke ortalamalarına göre oldukça düşük. Bu hem özel sektörde hem de kamuda böyle. Türkiye’nin milli gelirine göre tüm sektörlerdeki (hanehalkı, finansal sektör, reel sektör ve kamu) toplam borçluluk oranı yüzde 99. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 245. Düşük borçluluk oranımız, ülkemizin direncini artıran önemli bileşenlerden birisi.”