Maliye politikalarının değerlendirmesi yapılırken deprem faktörünün gözardı edilmemesi gerektiğini savunan Yılmaz, “14 milyon nüfusu etkileyen bir deprem. 2 yılda harcamalarımızı çekersek 2,5 trilyon lira kaynak ayırdık depreme. 450 bin konut inşa ediyoruz. Altyapılar, yollar, tüneller tahrip oldu. Yeni yerleşim yerlerine okul, hastane yapıyorsunuz. Bütün bunlara baktığımızda çok ciddi anlamda büyük gelişmiş ekonomileri etkileyecek kadar büyük. Ciddi mali disiplinle hareket ediyoruz” diye konuştu.
Enflasyon sepetinde gıdada eksinin görüldüğünü belirten Yılmaz, “Olumlu seyir görmeye başladık. Önümüzdeki dönemde arzı artırıcı politikalar, GAP, DAP gibi projelerimiz var. Oralarda da yeni yaklaşımlar geliştirmeye çalışıyoruz. Gençlerin tarımla daha fazla ilgilenmesi lazım. Yaş ortalaması 58. Gençleri destekleyeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye’deki doğurganlık oranına ilişkin ise şöyle konuştu:
“Doğurganlık hızımız Fransa’dan daha düşük. Burada kritik eşik 2.1’dir, bizde 1.5’te. Biz kritik noktanın çok altındayız. Bizim en büyük gücümüz insanımız. Bunu giderek kaybediyoruz. Cumhurbaşkanımız boşuna 3 çocuk demedi yıllarca. Bu en temel meselelerden birisi. Bir süre sonra Türkiye’nin nüfusu düşmeye başlayacak.”
Yılmaz, İsrail’in Orta Doğu’daki acımasız saldırılarına ilişkin ise şunları kaydetti:
Gazze’de yaşanan insanlık suçlarını unutturmamamız lazım. Hak ettikleri cezayı görünceye kadar takipçisi olacağız. Bölgesel gerilimin yükselmemesi için Türkiye gayret sarf ediyor. Bölgenin refaha ihtiyacı var. Ülkeler arasında barışçıl ortam oluşmasına ihtiyaç var. 1967 sınırlarını esas alan hakkaniyetli çözüm oluşmadan bu bölgeye istikrar gelmesi mümkün değil. Kudüs’te barış olmadığı sürece küresel barışın da olması mümkün değil. Filistinli mazlumlar kazanacak. Biz tarihin doğru tarafındayız. Bütün yetkililerimiz gece gündüz uğraşıyorlar. Uluslararası hukuka güven zedelendi. Bir noktada geç de olsa bu yanlışlardan dönülür. Uluslararası camianın baskı uygulaması lazım.
İsrail’in İran diplomatlarına saldırıları provakatif yaklaşım. Ateşkes yapmak yerine ateşkes müzakerelerini yapan Hamas’ın liderine saldırı yaptı. Netanyahu’nun barış yapmaya niyeti yok. Kendi varlığını devam ettirmek için, Gazze’deki soykırımı çatışmalarla örtme gayreti içinde.
Şu ana kadar ABD gücüne yakışır bir yaklaşım ve sonuç elde etmedi. Biden yönetimi devretmeden önce bir miktar çaba içine girdi maalesef etkisiz kaldığını görüyoruz. ABD gibi bir güç İsrail’e silah, finansal destek veren güç. Buradaki yaklaşımda şu yanlış; İsrail ne yaparsa yapsın koşulsuz destekleriz mantığı bu manzarayla karşılaşmamızı sağlıyor. Hukukun üstünlüğü kavramı burada yerle bir edilmiş durumda. Soykırımdan yargılanan yöneticiyi defalarca alkışlıyorsunuz.