Raporda, sıkı para politikalarının tüketim ve yatırım talebini sınırlandırdığı belirtilerek, ekonomide 2025’in ikinci yarısına kadar potansiyelinin altında büyüme beklendiği ifade edildi. Deutsche Bank, bu durumun enflasyonun kontrol altına alınmasına öncelik veren ortodoks ekonomi politikalarının etkisi olduğunu vurguladı. Ancak, politikaların daha destekleyici bir duruşa geçmesi halinde büyümenin hız kazanabileceği de kaydedildi.
Dezenflasyon sürecinin devam edeceği öngörülürken, 2024 yılı sonunda enflasyonun yüzde 45, 2025 yılı sonunda ise yüzde 25,4 seviyesine gerileyeceği tahmin edildi. Enflasyon tahminlerinde, asgari ücretin yıl başında yüzde 30 artırılacağı ancak yıl içinde yeni bir düzenleme yapılmayacağı varsayımı temel alındı.
Raporda, iç talepteki toparlanmanın 2026 yılında güçleneceği ve Türkiye ekonomisinin uzun vadeli büyüme trendine yaklaşacağı ifade edildi. Ancak, bu büyüme sürecinin sürdürülebilirliği için mali politikaların destekleyici bir rol üstlenmesi gerektiği vurgulandı.
Deutsche Bank, enflasyona yönelik riskler arasında iç talepte beklenenden daha yavaş bir azalma, mali desteklerde sapmalar ve asgari ücret artışlarının daha yüksek gerçekleşme ihtimalini sıraladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB), aralık ayında 250 baz puanlık bir faiz indirimi yapmasının beklendiği belirtilen raporda, faiz oranlarının 2025 yılı boyunca kademeli olarak düşmeye devam edeceği öngörüsü yer aldı. Bu kapsamda, politika faizinin 2025 yılı sonunda yüzde 30 seviyesine inebileceği tahmin edildi.
Raporda ayrıca, TCMB’nin faiz indirimi sürecinde finansal koşulları yönetmek için makro ihtiyati politikalarını sürdürmesinin muhtemel olduğu ifade edildi. Bu kapsamda TL mevduat hedefleri ve kredi tavanları gibi araçların 2025 boyunca uygulanmaya devam edebileceği öne sürüldü.