Mahfi Eğilmez, Türkiye’de enflasyonun diğer ülkelerden çok yüksek olduğunu ve sorunlarıyla çözümlerinin de farklılaştığını ifade ederken, Türkiye’nin son 50 yıldır ortalama yüzde 38 enflasyonla yaşadığını hatırlattı. Enflasyonun yanında “uzun süredir egemen olan dolarizasyon olgusuna” dikkat çeken Eğilmez, ekonomide dövize bağlı yapıya değinerek, bir başka ciddi sorun olarak da “bir yıl içinde ödenmesi gereken dış yükümlülüklerin toplamının çok yüksek olmasını” gösterdi.
“Borcun çevrilmesi yıllardır bir sorun yaratmamış gibi görünse de tıpkı yüksek tansiyonun vücudu yorması gibi ekonomiyi yoruyor” diyen Eğilmez, bir de “çok yüksek oranlı kayıt dışılık” olgusunun da bunlara eklenmesiyle vatandaşın daha kötümserliğe yönelmesini ise şu sözlerle anlattı:
“Bu kayıt dışılığın bir bölümü kara para, uyuşturucu ticareti gibi yasa dışı işlemlerden kaynaklanıyor. Bu şekilde sistem dışı kalan servetler ve gelirlerin bir bölümü kara para aklama mekanizmalarıyla sisteme harcama aşamasında giriyor. Türkiye, bunları vergilendiremiyor (ya da vergilendirmiyor.) Bunları arayıp, bulup, ortaya çıkarıp vergilendirmek yerine mevcut vergi mükelleflerinden biraz daha fazla vergi alarak şeffaflıktan, denetimden uzak kamu harcamalarını karşılamaya çabalıyor. Bu tür yaklaşımlar da enflasyonu besliyor. Bütün bunlar toplumda, geleceğe ilişkin kötümser beklentiler yaratıyor.”
Mahfi Eğilmez, tüm bu bilgiler ışığında, TCMB’nin faizi ne kadar süreyle yüksek tutacağının yanıtının 3. çeyrek büyüme oranlarında olduğunu belirtti. 29 Kasım 2024’te açıklanacak GSYH’nin sonrasında TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının 26 Aralık’ta olacağını hatırlatarak, şu senaryodan da bahsetti:
“Bu toplantıdan önce TCMB’nin politika faizini indirmesi için öncü göstergelere göre üçüncü çeyrek büyümesinin sıfıra, dördüncü çeyrek beklentisinin eksiye (küçülmeye) doğru gittiği kanısına varması ve siyasetçinin de aynı düşüncede olması gerekir diye düşünüyorum.”