Neredeyse 10 yıl boyunca Mercedes-Benz yönetim kurulunda yer alan İsviçreli hukukçu, görev süresinin en zorlu dönemini “Dizel krizi” olarak tanımlıyor. Brüngger, verdiği röportajda, o dönemin dünya çapında “çok karmaşık bir mesele” haline geldiğini belirtti. Kriz anlarını yönetme stratejisini açıklarken, “O dönemde yanlış yola sapabileceğimiz kararlar vardı” itirafında bulundu. Brüngger, bu süreçte “Haklı mıyız?” diye sormak yerine, “Şirket için en iyisi nedir? Şirketi ne ileri götürür?” sorularına odaklandıklarını vurguladı.
Mercedes ve BMW arasındaki fark hiç olmadığı kadar açık
Brüngger’e göre Dizel skandalı, tüm sektörde ciddi bir yeniden düşünmeyi tetikledi. “Yasal olan her şeyin meşru olmadığı” cümlesinin bu dönemde yerleştiğini belirten deneyimli yönetici, şirketlerin toplumsal beklentilere karşı daha duyarlı hale geldiğini ifade etti. Bu kriz sayesinde, özellikle teknik alandaki uyumluluk (compliance) organizasyonunu “muazzam” bir şekilde geliştirdiklerini belirten Brüngger, “Bu, bugün yazılım geliştirme, veri veya elektromobilite gibi başarı için kritik olan güncel konularda bize çok yardımcı oluyor” dedi.
Mercedes kan kaybediyor: Kar %70 eridi, BMW farkı katladı
Mercedes-Benz’in “Dizel Krizi”, Volkswagen’in 2015’teki “Dieselgate” skandalının bir uzantısı olarak patlak verdi. Krizin temelinde, şirketin dizel motorlu araçlarına “yasa dışı aldatma cihazları” yerleştirdiği iddiaları yatıyordu.
Bu yazılımlar, aracın laboratuvar ortamında bir emisyon testinde olduğunu algılayarak Nitrojen Oksit (NOx) gibi zararlı salınımları yasal sınırlar içinde tutuyor, ancak araç normal yol koşullarına çıktığında bu sistemleri devre dışı bırakarak yasal limitlerin çok üzerinde kirliliğe neden oluyordu.
