Şimşek, kamuda tasarruf çalışmalarına yönelik “Harcamaların gözden geçirilmesi bir süreç işi, tasarruf konusunda çalışmalarımızı nihai bir noktaya getirdi. Yakında bazı hususları paylaşacağız. Kamuda harcama kontrolü 2024’ün ikinci yarısında devreye girmiş olacak.” ifadelerini kullandı.
Şimşek’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Şimşek, “Milli gelire oran olarak yüzde 2.5’in altına düşecek. Zaten şubat ayı itibarıyla 32 milyar doların altına inmişti. Dolayısıyla Türkiye’nin dış kaynak ihtiyacı azalıyor, bu önemli. Bunu seçim öncesi de söyledik. Vatandaşımızın portföy tercihlerine her zaman saygılıyız. Fakat belli çevreler belli portföy tercihlerini övdüler. Vatandaşımızın tercihlerine saygılıyız ama ülkenin dış kaynak ihtiyacı azalırken, ülkenin dış erişimi dramatik bir şekilde artıyorken, Türk lirası para politikasıyla çok güçlü şekilde destekleniyorken o portföy tercihlerini övmek tabii ki onların takdirinde olan bir konu. Bakın şu resim çok basit; ocak-mayıs dönemine göre Türkiye’de bankaların ve reel sektörün dış finansmana erişimi dramatik şekilde artmış durumda. Bankalar geçen sene ocak-mayıs döneminde 100 dolar borç ödediklerinde 96 dolar bulabiliyorlardı. Reel sektör firmaları 100 dolar borç ödediklerinde 73 dolar bulabiliyorlardı ama bugün rollover rasyosu yani dış borç çevirme rasyosu bankalar için yüzde 150 civarına çıkmış, reel sektör için de yüzde 120 civarına çıkmış. Bunlar aslında hepsi programın çalıştığını, programa olan güveni gösteriyor” dedi.
Net portföy girişinde ciddi bir artış olduğuna dikkat çeken Bakan Şimşek, “Haziran 2023-Şubat 2024 dönemi rakamları var. Türkiye’ye yaklaşık 17 milyar dolar net portföy girişi var. Halbuki ocak-mayıs döneminde geçen sene net 3 milyar dolar civarında portföy çıkışı vardı. Dolayısıyla Türkiye’ye kaynak girişi bol. Türkiye’nin şu anda kaynak ve kaynağa erişim sorunu da yok. Hazinenin de yok. Hem de çok daha ucuza borçlanıyoruz. Reel sektörü de aynı şekilde, bankalar da aynı şekilde. Ayrıca çok taraflı uluslararası bankalardan kaynak da net bazda artıda. Uzun aradan sonra ilk defa bankalarımız sermaye benzeri uzun vadeli kaynağı küresel piyasalardan değiştirmeye başladılar. Bakın yılın ilk 2-3 ayında bankalarımız toplamda 3.5 milyar dolarlık sermaye benzeri dışarıdan kaynak buldular. Demek ki fiyatlama uygun, vade uygun. Türkiye’nin programına, Türkiye’de bankacılık sektörüne, Türkiye ekonomisine dünyada çok güçlü bir güven var, çok güçlü bir inanç var. Rezervlerde bir toparlanma var. Brüt rezervler 98,5 milyar dolardan 126 milyar dolar civarına çıkmış durumda. Arzuladığımız yerde değiliz. Bu bir süreç işi ve devam ettireceğiz” diye konuştu.
Bakan Şimşek, sözlerine şöyle devam etti:
“Ekim ayında ve 12 ay sonrası için enflasyon beklentileri yüzde 45’ti, bugün yüzde 35. Yıllık enflasyon oranları, haziran sonrasında düşmesinin ardından yaz aylarında çok hızlı düşecek. Göreceksiniz, piyasa-enflasyon beklentileriyle bizim hedeflerimiz arasındaki fark kapanacak. Şu an itibarıyla bile piyasa ’Siz 3-4 ay gecikmeyle hedeflerinizi yakalayacaksınız’ diyor. Biz piyasa beklentilerinin zaman içerisinde güçlü uygulamayla, kararlı uygulamayla birlikte hedeflerimize yakışacağına inanıyoruz. Türk lirasının toplam mevduattaki payı yaklaşık 11 puan artmış durumda. Bu ciddi bir artıştır. Çok güçlü bir bankacılık sektörüne sahibiz ve dolayısıyla Türkiye’nin büyümesinin önünde bankacılık sektörü kaynaklı bir sorun görmüyoruz. Kredi not artışının programı destekleyici bir patikaya da girdiğini görüyoruz”
Bakan Mehmet Şimşek, Türkiye’nin çok ciddi avantajları olduğunun altını çizerek, “Üst-orta gelirli ülkeler grubundayız. Bu sene itibariyle ümit ediyorum ki belki yüksek gelirli ülkeler grubuna gireceğiz. Dünya Bankası tanımına göre, kişi başı milli gelirin sadece 736 dolar daha artması lazım. 1950’ler de Türkiye orta gelirli ülkeler grubuna girmiş. Bu sene Dünya Bankası’nın tanımına göre yüksek gelirli ülkeler grubuna girme ihtimalimiz var. Olmazsa da orta vadeli program döneminde gireceğiz. Üst-orta gelirli ülkeler grubuyla karşılaştırırsak Türkiye’de önümüzdeki 10 yılda nüfus yaşlanmasına rağmen çalışma çağındaki nüfustaki büyüme yüksek seyredecek, ciddi bir avantajımız var. Ayrıca önümüzdeki dönemde yapısal reform gündemimizin en önemli bileşenlerinden bir tanesi kadınların iş gücüne katılım oranını artırmaktır. Dolayısıyla her halükarda Türkiye’de nüfus yaşlanmaya başladı. Nüfustaki yaşlanmaya rağmen bizim hala önümüzde 15-20 yıllık bir fırsat dönemi var. Türkiye bu dönemi iyi kullanacak ve Türkiye bunun sayesinde yüksek gelirli ülkeler grubu arasına girip, orada daha iyi noktalara, daha müreffeh bir ülke olma noktasında ilerleyecek” şeklinde konuştu.