Kendini yoksul hisseden bireylerin büyük bir bölümü, artan hayat pahalılığı nedeniyle tasarruf yapamadıklarını ve geleceğe dair kaygılar taşıdıklarını belirtiyor. Uzmanlar, bu durumun yalnızca bireylerin maddi durumunu etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda toplumda psikolojik ve sosyal sorunlara da yol açabileceğini ifade ediyor. Yoksulluk hissi, insanların yaşam kalitesini düşürmekte, toplumsal huzursuzluğu artırmakta ve bireylerin psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Geçtiğimiz yıl açıklanan asgari ücret zammı, birçok çalışanı rahatlatmaya yetmemişti. 2024 yılı itibariyle de asgari ücret artışları, hayat pahalılığı karşısında yetersiz kalmaya devam ediyor. Gıda, ulaşım ve konut gibi temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları, asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca vatandaş için büyük bir yük oluşturuyor. Uzmanlar, asgari ücretin artık bir kişinin yaşamını sürdürebilmesi için yeterli olmadığını ve işçilerin geçim sıkıntısı çekmeye devam ettiğini belirtiyor.
Ekonomistlere göre, yoksulluk hissini azaltmak ve insanların yaşam standartlarını iyileştirmek için, devletin gelir dağılımındaki eşitsizlikleri giderecek ve enflasyonla mücadele edecek önlemler alması gerekiyor. Uzmanlar, sosyal yardımların artırılması, asgari ücretin düzenli olarak güncellenmesi ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışlarının kontrol altına alınması gerektiğini belirtiyor.
Ekonomik kriz, asgari ücretli çalışanların hayatını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Yüksek enflasyon oranları, gelirlerin gerisinde kalırken, temel ihtiyaç maddelerine yapılan zamlar, çalışanların alım gücünü ciddi şekilde düşürüyor. Çalışanlar, maaşlarının büyük bir kısmını kira, elektrik, doğalgaz ve gıda gibi zorunlu harcamalara ayırmak zorunda kalıyor. Bu da, kişisel tasarruf yapmalarını ve gelecek için birikim yapmalarını neredeyse imkansız hale getiriyor.
Türkiye’deki 9 milyon asgari ücretli çalışanın daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilmesi, ancak etkin ekonomik politikalar ve yapısal reformlarla mümkün görünüyor.