Araştırmaya göre, yanmakta olan mumlar karbon monoksit, kükürt dioksit ve azot oksitler gibi toksik gazlar üretiyor. Ayrıca, insan gözünün göremeyeceği kadar küçük olan PM2.5 partikülleri gibi zararlı maddeler havaya salınıyor. Bu parçacıkların akciğerlerin derinliklerine nüfuz ederek kan dolaşımına karışabileceği ve kansere neden olabilecek genetik mutasyonları tetikleyebileceği belirtildi.
Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), PM2.5 parçacıklarını Grup 1 karsinojen olarak sınıflandırıyor. Bu tür partiküllerin akciğerlerde iltihaplanmaya neden olabileceği ve zararlı hücrelerin aktive olmasını tetikleyebileceği ifade ediliyor.
Uzmanlar, doğal içeriklerden üretilen mumların bile zararlı olabileceği konusunda uyarıyor. Bu mumların saldığı doğal kimyasalların, ortam havasındaki ozonla etkileşime girerek toksik yan ürünler oluşturabileceği belirtiliyor. Ayrıca, mumların içerdiği kimyasalların büyük bir kısmının paket üzerinde belirtilmemesi dikkat çekiyor.
KÜÇÜK ALANLARDA RİSK DAHA YÜKSEK
BİLİŞSEL VE ZİHİNSEL ETKİLERİ ŞAŞIRTTI
Araştırmalar, küçük ve yeterince havalandırılmayan odalarda mum yakmanın sağlık üzerindeki etkilerinin daha ciddi olduğunu ortaya koydu. Formaldehit gibi kimyasalların birikmesi, üst solunum yollarında tahrişe yol açabiliyor. Özellikle süslenmiş mumların sade mumlara kıyasla daha fazla ince partikül yayarak sağlığı olumsuz etkilediği belirtildi.
Araştırmalar, mumların dumanına kısa süreli maruziyetin bilişsel fonksiyonlarda geçici düşüşlere yol açabileceğini, uzun süreli maruziyetin ise zihinsel fonksiyonlarda kalıcı etkilerle bağlantılı olabileceğini gösteriyor. Nature dergisinde yayımlanan bir çalışma, tütsü dumanına uzun süre maruz kalmanın bu tür etkileri doğruladığını ortaya koydu.
Daily Mail’de yayımlanan bir habere göre, tütsülerin ve mumların sigara içilmeyen evlerde bile başlıca kirlilik kaynakları arasında yer aldığı vurgulandı. Tütsülerin, sigaralara kıyasla dört kat daha fazla partikül yaydığı ifade edildi.
UZMANLARDAN KRİTİK ÖNERİ
Uzmanlar, mum yakarken geniş alanlarda ve iyi bir havalandırma sağlanarak risklerin azaltılabileceğini belirtiyor. Bununla birlikte, bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiği de vurgulanıyor. Sağlık açısından olası risklere karşı, kokusuz ve kimyasal içeriği en az düzeyde olan ürünlerin tercih edilmesi öneriliyor.